Gönlün var mı?

0
95

Değişim kaçınılmaz. Fakat her değişimin de gelişim olduğunu sanmak hata olur. ‘Sosyal sorumluluk bilinci’ ülkemizde bu değişime çok da uyum sağlayamadığı gibi, iyileşen eğitim koşullarına rağmen TÜSEV’in son raporuna göre maalesef pozitif bir ivmeye sahip değil. Vakıflar Osmanlı Dönemi’nde hayırseverliğin (filantropi), özellikle yoksullara yardım konusunda, en büyük kahramanıydı. Günümüzde sivil toplum kuruluşu adı altında anılırlar.

  • Bu resim sanatçı Gürbüz Doğan Ekşioğlu’na aittir.

Yayımlanan araştırmada ‘Vatandaş olarak toplumun iyileşmesine etkiniz ne olabilir?’ ve ‘Daha iyi bir toplum için STK’lar ne kadar etkili olabilir?’ sorularına 2004 yılında yapılan araştırmaya göre, günümüzde yüzdesi düşen bir oranla karşılaşılmış. Yani bizler, kendimizin ve/veya aracı kayıtlı bir kurumun yapacağımız yardımla ve/veya destekle iyileşmeye katkısı olacağına inanıcımızı gün geçtikçe kaybetmişiz.

Sosyolog olarak toplum davranışlarına bakarken insan davranışlarının psikolojik temellerini de inceleriz. Makro düzeyde temiz bir sonuca varmak için, mikrodaki detaylar önemli. Dijitalleşmeyle beraber artan hız ve konforla, sosyal bağlar kuvvetini sanal bağlamda göstermeye başladı. Oysa insana, hayvana, doğaya dokunmak denilen kavram bütün bunların çok üstünde. İyiliksever, yardımsever, hayırsever, gönüllü olmak ruhsal olgunlukla beraber gelir. Birçoğumuzun erdem olarak nitelendirdiği bu kavramlara değişen toplum ve dünya şartlarıyla beraber ele almaksa şart.

Sokakta yardıma muhtaç birini gördüğümüzde ne kadar güvenle destek oluyoruz? Örneğin, yerde kıvranan birini gördüğümüzde, koşar adım yanında olup ‘Neyiniz var?’ diyebiliyor muyuz? Bunun sadece ülkemizde yaygın olduğunu düşünürseniz, yanılırsınız. En gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere, başı dertte olan bir hayvan gördüğünde yardıma koşmak için daha hızlı davranıyor insanoğlu artık, özellikle de metropollerde. Neden? O kadar çok sebep sayabiliriz ki, sizin de hemen aklınızda onlarca neden uçuştuğuna eminim.

Bununla beraber, ülkemizde bağışlarda ilk sırayı dilencilere yardım (%52,3) alıyor. Sonra zekat-fitre vermek ve akrabalara-hemşehrilere destek. Dinimizin güzelliklerinden bir tanesi de zekat ve fitre. Keşke sırf dini görev amacıyla yapılmasa ve yılda bir ile sınırlı kalmasa. Yine araştırmaya göre yardımlarımızı elden yapmayı tercih ediyoruz, çünkü STK’lara güven duyulmuyor. Ve belki de tüm cevaplara en kilit nokta burada, çünkü bizler en çok kişisel haz almak ve dini vecibelerimizi yerine getirmek için gönüllü çalışmalarda bulunuyoruz.

Büyük bir yüreğe ve işledikçe pırıldayan bir zekaya sahibiz. Evet. Her birimiz. Dünyadaki her insan. Sevgi kavramı, çok zengin. Konumuz açısından, hem insanı hem hayvanı hem doğayı içerdiği gibi bunlar sadece ait olunan topluma dair ise o zaman halen katetmemiz gereken aşamalar var demektir.

Güzelliğin güçlenmesini amaçlayan sivil toplum kuruluşları toplumun desteğini daha çok yanlarında hissetmek istiyorlarsa güven kazanmalılar ve bizler de toplumca daha geniş çerçeveden bakmaya alışmalıyız. Bireysel desteklerimizin yanında, refah düzeyi gelişmiş ülkelerdeki her bir bireyin en az 2-3 STK’ya üye olduğunu bilerek, ülkemiz için de aynı eşit refah düzeyini hedeflemeli ve araştırmalarımızı yapıp gönlümüze ve aklımıza yakın olan destek kurumlarının faaliyetlerinde rol almalıyız.

Doğa sellerle, düşen oksijen oranıyla… çığlıklarını, insanlar içecek su, yiyecek yemek, geçinecek iş… arayışıyla feryatlarını, hayvanlar barınacak yer, sevilecek kucak… yoksunluğuyla inlemelerini aralıksız sürdürürken, İyiliğe, ışığa, paylaşmaya ‘gönüllü’ olmamız için ‘gönlümüzün alınması’nı beklemek gibi bir lüksümüz var mı?

*Bu köşe yazısı Mart 2017’de fikren Elif’in başlattığı ve 25 değerli arkadaşı Ayşe Ekin, Özgür, Çınar, Elif K., Nagihan, Gizem, Seyran, Muzaffer, Ceyda, Selen, Mirey, Cata, Berna U., Berna T., Vacide, İrem, Emel, Aynur, Seyran, Esra, Kübra, Selin, Gülsüm, Ayşen ve grup dışı kıymetli logo gönüllüsü ile beraber başarıyla tamamladığı Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı projesine paralel Black or White Cemiyet Dergisi’nde yayımlanmıştır.

Bu vesileyle tüm gönüllü arkadaşlarıma tekrar sevgilerimi, saygılarımı iletiyorum. Çok teşekkür ederim. Hep birlikte güzel günlere!

Çocuklara Gelecek Projesi’nin hikayesi:

Bir düşünsene!
Sadece küçük bir destekte bulunacaksın
Sonra o destek toprak olacak
Sonra bir çiçeğin bedenine yürüyecek
Oradan da
Özüne.
Çiçeğin özüne bir iyilik dokunacak
Belki o iyilik sen olacaksın
Bugünün fidanları yarının ormanları olacak
Çocuklarımız için bir iyilik yap
Seninle başlayacak küçücük bir iyilik hepimize iyi GELECEK
Güzel günler kolay gelmez, biz o günlere yürümezsek
Ama GELECEK
Bizim çocuklarla GELECEK!

Önceki İçerikGökhan İçöz ile İletişim ve Etkili Konuşma Sanatı:
Sonraki İçerikGeneratif AI Devrimi: 2025’te Bizi Neler Bekliyor?
Elif Öner
1 Aralık doğumlu. İlk mezuniyeti sosyoloji olan, kendi açtığı ve saygın eğitim kurumlarında Türkiye genel müdürlüğü yapmış, uluslararası kabul görmüş İngilizce eğitmen eğitmenliğinin Türkiye’deki sayılı eğitmenlerinden ve anaokulundan üniversitelere binlerce öğrenciye dönem dönem 7 gün çalışarak ders vermiş İngilizce öğretmeni, uluslararası iletişim müdürü, kişisel/kurumsal danışman ve sunucu/dublaj sanatçısı röportaj köşemizin prensesi Elif. Sanatla ilgili her şeyi seviyor. Çiziyor, boyuyor, dizayn ediyor, bateri çalıyor, şarkı söylüyor, dans ediyor… Anadolu Ateşi’nin ve bir Tan Sağtürk müzikalinin seçmelerinde başarılı oldu. Anadolu Ateşi’nde yüzlerce arkadaşıyla büyük bir salonda asmalı davul çalmayı öğrendi ve bu ona 23 Nisan’da ilkokulda Bolu Yöresi dansında tahta kaşıklarla eşlik ettiği danstaki coşkulu kutlamayı hatırlattığı için halen bunu sevdikleriyle paylaşırken gözleri sevinçle pırıldar. İnsana gelişim kazandıracak güzellikleri bilimde, sanatta ve hayatın renkleriyle keşfetmek, öğrenmek, yeniden şekillendirmek ve paylaşmak onun yaşamı anlamlı kılan şeyler listesindekilerden biri.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz