Gökhan İçöz ile İletişim ve Etkili Konuşma Sanatı:

0
122

SAHİ, BEN KİMİM?

Kendisiyle amfilerde dirsek çürütüyorken sunuculuk ve haber spikerliği eğitimi almaya karar verdiğimde tanıştım. Hani öğrenciler yeni tanıştıkları hocayı ilk dersin arasında kritik ederler. Bizim tüm sınıf sessiz. Her birimizin kafasında dersin son 2 dakikasında bize sorduğu soruyu derse geri döndüğümüzde nasıl yanıtlayacağımız vardı: Sen kimsin?

Ne mutlu bize, henüz yirmili yaşlara adayken yeteneklerimizle hayata sunmak istediklerimiz konusunda bizi tartmaya iten bir profesyonel var. Tabii o dönem bunu anlayamıyoruz, soruyu beğenmiyoruz. Dibini göremediğimizden ağırlığı altında ezilince kendimizle yüzleşmeye saldırıyoruz. Hemen her birimizin köşeye sıkıştığını fark edince yaptığı o klasik yansıtma… Fakat istediğin kadar kaç, Gökhan Hoca yakalıyor. Bir bakıyorsunuz hafif panikle kurduğunuz tüm süslü cümleler budanmış ve aşılanmış, ortada bir iki kelime kalmış. Sade ve şık… Kendimize kalıcı pozitif katkıyı sunmaya aracı olana ömürlük şükran duyarız. Şimdi gelin, Gökhan İçöz’ü kendisinden dinleyelim.

Okuyucularımıza kendinizi tanıtabilir misiniz?

1964 Konya doğumluyum. Saint-Joseph Fransız Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Tiyatro bölümünden mezun olduktan sonra dört yıl profesyonel oyunculuk yaptım. Daha sonra ilgi alanım ‘Profesyonel Konuşma Eğitimi’ne kayınca İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi ve Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde sekiz yıl öğretim görevlisi olarak ders verdim.

2001 yılında Adalet Kılıçarslan ile ‘Espri Eğitim Danışmanlık’ı kurduk ve halen şirketlere eğitimler vererek ortaklığımızı sürdürüyoruz. Yaklaşık altı yıldır grup derslerinin yanında kişiye özel, bire bir eğitimlerimiz ağırlık kazanmaya başladı.

Sizden öğreneceğimiz çok şey var. Hadi etkili konuşma ile başlayalım. Etkili konuşma nedir?

Kısa, anlaşılır, doğal ve dinleyenleri harekete geçiren konuşmadır. 

Etkili konuşma dersi nasıl oldu da kişisel gelişim eğitimlerinin merkezine yerleşti?

25 -30 yıl önce, böyle bir konuyu herhangi bir insan duysa, ‘O ne biçim ders! Ben zaten konuşuyorum. Nasıl yani, konuşmanın dersi de mi var?’ derdi ve diyordu da zaten. 1980 sonrası Türkiye dışında iş yapılıp yurtdışıyla bağlantı kurulmaya başlandı, rekabetçilik arttı ve hemen hemen her sektörde bu oldu. İnsanlar özellikle seyahatler esnasında İngilizce, Fransızca ve bunun gibi dilleri bilseler de kendilerine artı değerler katmak zorunda kaldılar. Kuru iletişimle iş yapmanın dışında akılda kalıcı şekilde var olmak istediler. Kendilerinin değerini bilmeye, sezmeye başladılar. Rahat olamadıklarını fark edip, iletişim kurdukları kişiler gibi doğal olmak istiyorum, diyerek talep ettiler ve ben de arz ettim. Vakti de gelmişti. TV kanalları ve radyoların sayısı artmaya başlayınca özellikle yöneticiler kendilerini orada da ifade etmeye başladıklarından tüm ülkeye seslenen mecralardaki konuşma stilini öğrenmek istemeleri de bir diğer faktör oldu.

Sizin TV tecrübeniz var mı?

TRT 2’de Okudukça adında kültür ve sanat programı, Kanal 6 Sabah Keyfi, Show TV ve Skytürk Platin’de ekonomi programı tecrübelerim var.

Peki, herkesin etkili konuşmacı olması mümkün mü?

Mümkün. Teknik bilgiler edindikten sonra, bol pratikle istenilen düzeye ulaşılabilir. Sadece yetişkinlere değil, 12-15 yaş arası gençlere de bu eğitimi veriyoruz.

Ebeveynlerin çocuklarıyla iletişimde en çok zorlandıkları dönem olsa gerek. Anne ve babalara tavsiyeleriniz var mı?

12-15 yaş arası kritiktir. Ağaç yaşken eğilir. Sanal ortam çocukları almış. Sözlü iletişimden uzak duruyorlar, hatta konuşmayı unutuyorlar. Televizyonda onlara emsal olabilecek insan da çok fazla yok. İletişimde bir çocuk için ilk ve esas eğitmen anne ve babadır. Dolayısıyla çocuklarıyla her halükarda konuşmaya devam etsinler, dile hakim ve diksiyonu kuvvetli olmak kaydıyla. Okuyup, bilgi sahibi olmak güzel… Fakat o başka bir şey. Çocuklarının eğitimine ek olarak anne ve babalar da destek alabilirler.

Ayrıca politikacılara ve üst düzey yöneticilere kişiye özel, bire bir iletişim danışmanlığı yapıyorsunuz. En çok hangi alanlarda desteğe ihtiyaç duyuyorlar?

Konuşmada akıcılığı sağlamak en çok arzu ettikleri konu oluyor. Sonra sırasıyla heyecan kontrolü ve beden dili geliyor.

HEYECANLA COŞKUYU KARIŞTIRMAYIN; BİRİ ELMA, BİRİ ARMUT.

Şu meşhur konu, heyecan… Neden heyecanlanıyoruz?

İnsan ’içsel çatışma’ içinde olduğunda ve arada kaldığında heyecanlanır. 

Bu ara, hangi ara?

Bu konuşmacının geçmiş tecrübeleriyle gelecekte yaşayacakları arasında sıkıştığında kaldığı ara. Özellikle de dinleyici sayısı arttıkça eller titremeye, ses kısılmaya başlarsa işte o noktada akıcılıkla beraber doğallık da kaybolur. Heyecanla coşkuyu karıştırmayın; biri elmadır, biri armut. Bazı eğitimlerde ‘Heyecansız olmaz’ denir. Hayır; onun adı coşkudur ve coşkulu bir konuşmayı dinlemek zevklidir. Heyecanlı kişiyi izlemek ise gerginlik yaratır. Heyecan dıştan gelen etkiye verdiğiniz tepkidir. Coşku içinden, heyecan etkilerden gelir ve robot gibi tepki vermeye başlarsınız. İpler başkalarının elindedir. Dinleyiciler iyi etki veriyorsa konuşmacı iyi tepki verir. Sonuç şartlara kalırsa kontrol kaybedilir. Coşku ise dinleyenleri büyüler ve bu çok önemlidir. Coşkulu konuşmacı bulmak zordur.  

Eğitimlerin zaman dilimini nasıl belirliyorsunuz?

Ön görüşme toplantımızda aslında her türlü detay ortaya çıkıyor. Kişinin ihtiyaçlarını iyice analiz ettikten, neye ihtiyacı olduğunu netleştirdikten sonra eğitime geçiyoruz. Özel ders veya danışmanlıkta genelde biz öğrencilerimize ayak uyduruyoruz. Gün, saat, yer gibi ayrıntılarda öncelik danışanda oluyor.  

Etkilisıfatı son dönemlerin en yaygın ön kelime haline geldi, etkilisunum ve satış teknikleri gibi. Neden?

Sözel iletişimde ‘etkili’ olabilmek, günümüz dünyasında büyük bir öneme sahip. Elbette ki herkes konusunda bilgili, alt yapısı sağlam ve etik olmalı. Bir de bu dinleyenleri harekete geçirici, etkili konuşma ile güçlendirildiğinde arzu edilen sonuçlara ulaşması daha kolay oluyor. Akılda kalıcı oluyor.

KONUŞMANIN AKILDA KALICI OLABİLMESİ İÇİN ‘ÖZ’ OLMASI GEREKİR.

Nasıl akılda kalıcı konuşma yapabiliriz?

Konuşmanın akılda kalıcı olabilmesi için ‘öz’ olması gerekir. Lafı uzatmamak için konuyla ilgili sağlam bilgiye sahip olunmalı. Konuşmacı bilgiye sahipse var olanı nasıl koordine edileceği konusunda ben devreye girerim. 

Neden konuşmanın kısalığına önem veriyorsunuz?

Artık 2016 yılındayız, kimse kimseyi dinlemiyor. Enformasyon üst boyutta… Kafalar şişti. Dinler gibi yapıyor insanlar. Dinleyiciler sunulan az, öz, net olunca, ‘Tamam, anladım’ deyip rahat eder. Dinleyiciler konuşmayı anlayabildikçe rahatlamaya başlar. Otomatikman, o konuşmacıya karşı sempati duyar. Kaşı gözü yüzünden mi, hayır. Anladıkça, dinleyici kendisini zeki hisseder ve bunu ona kim sağladıysa ona sempati duyar. 

Son dönemlerde her alanının bir koçu oldu. Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz; koç, danışman, eğitmen?

Hamlet’in dediği gibi ‘kelimeler, kelimeler, kelimeler…’ İşin özü önemli, gerisi kelime tercihidir. Benim için önemli olan çalıştığım kişinin iletişimsel ihtiyaçlarına net bir cevap ve çözümler sunabilmektir. Kişinin hayatını nasıl yaşadığıyla ilgilenmiyorum, bu yaşantısını nasıl ifade edeceği konusunda yardımcı olmaya çalışıyorum.

KENDİSİYLE KAVGASI OLMAYAN, BİR BAŞKASIYLA DA KAVGA ETMEK İSTEMEYECEKTİR; İNANIN.

Takipçilerinizle paylaştığınız videolarınızda bilinç- zihin boyutunu sıkça işlediğinizi görüyorum. Bizlerle huzurkonusunu bilinç-zihin temelinde paylaşabilir misiniz?

Huzur isteyen önce onu hak etmeli. Zihindeki çatışmalarla bu huzuru bulması imkansız. Kişi zihninden sıyrıldığında, ilk defa rahat bir soluk alabilir. Videolarımda dikkatleri bilinç boyutuna çekmek istiyorum. Takdir edersiniz ki bilinç boyutunda ikilem hükmünü yitirir, içsel çatışmalar yatışır. Kendisiyle kavgalı olmayan, bir başkasıyla da kavga etmek istemeyecektir, inanın.

Oyunculuk uzmanlık alanlarınız arasında. Oyunculuk kursları hemen her köşede artık. Hatta birçok şirketin eğitim yelpazesinde üst sıralarda… İş hayatındaki profesyonellerin bu tarz eğitimlere katılmasını önerir misiniz?

Şirket çalışanlarının oynadığı, benim de yönetmenliğini üstlendiğim tiyatro projesine ilk defa 1998 yılında başladım. Uzun bir süre geçmiş. Tavsiye eder miyim, evet!  Hatta benim bir diğer çalışmam olan ‘Konuşmada Sahne Hakimiyeti’ eğitimine harika bir alt yapı oluşturuyor. Diksiyondan beden diline, rahatlık ve esneklikten toplum önünde performans sergilemeye kadar kişiye birçok artılar katıyor. Ve tabii ki bir de olayın keyif ve yaratıcılık boyutu var, az mı?

Aynı zamanda bir astrologsunuz ve astrolojiyi yorumlamada farklı bir tarzınız var. Nasıl bu alana el atmaya karar verdiniz?

Benim ilgi alanım küçüklüğümden beri ‘insan’ oldu. Astroloji insanı derinlemesine analiz etmek için çok iyi bir aracı. Kadim bilgiler içeren astroloji; öğrencilerimi, danışanlarımı çok boyutlu araştırmak için mükemmel bir ilim. Ev ödevimi iyi yaptığımda sonuçlar da tatmin edici oluyor haliyle. Sevgili öğretmenim Öner Döşer’den köklü ve kalıcı bilgiler aldım. Kendisinin de dediği gibi top artık bende, araştırıp-geliştirip bu bilgileri deneyimlerle pekiştirmek yolundayım. Ama unutmadan, astrolojik danışmanlığı eşim ve ortağım Adalet Kılıçarslan ile yapıyorum. Evde derin analizler yaptıktan sonra danışanlarımın, öğrencilerimin karşısına çıkıyorum. Olasılıkları fark edebilmek mesleğimin gelişimi için çok yararlı oldu. Ve evet, astrolojik yorumlarımda farklılık gözlemleniyor. Ben bunu bilerek yapmıyorum aslında, üzerime sinen oyunculuk, eğitmenlik ve meraklı çocuk yönüm sanırım böylesi bir atmosfer yaratıyor.

Sizce astrolojiye nasıl bakmalıyız?

Astroloji bir ilimdir. Pozitif bilimlerin de yardımıyla insanı derinlemesine araştırmaya, incelemeye iten bir ilim.

İÇSEL YOLCULUK TEKTİR.

Sormadan edemeyeceğim. Ülkemiz için 2016 yılını değerlendirir misiniz?

Nisan, mayıs ve haziran aylarında ekonomik buhran var tüm dünyada. Türkiye de bundan nasibini alacak. Eylül, Ekim, Kasım da aynı şekilde… Bir başka boyut, özellikle mayıs başından itibaren maneviyat konusunda insanların arayışı çok artacak. Bu dönemlerde insanlar ya kabuğuna çekilir ya da yaşadıkları arayışı diğer insanlarla çözüme ulaştırmak isterler. Dolayısıyla sahte gurular bundan yararlanacaktır.

Öneriniz?

Kimse kimseyi içindeki kaostan çıkartamaz. Sadece bir yere kadar kendinizi kandırırsınız. Sonra dertlerinize başka dertler eklemeye başlarsınız. İçsel yolculuk tektir. Fakat illa bir yardım almak isteniyorsa en azından ince eleyip sık dokuyalım.

Yaratıcısınız. Bu özelliğinizin yansımasıyla, binlerce kişinin hayatına ışık tutuyorsunuz. Son olarak yeni projelerinizden bahseder misiniz?

Yıllardır bekletmeye aldığım kitap projemi hayata geçirmek istiyorum. Kişisel gelişim yönelimli bir kitap olacak. Sanal ortamda yaptığım yayınları yazıya dökeceğim. Yazının önemi hiç değişmedi, tarih boyunca da artarak devam edecek. 25 yıllık eğitmenlik, danışmanlık tecrübelerimi paylaşmak istiyorum. Kitabımın üslubunu oyuncu alt yapım belirlemeye başladı bile. Sanırım teatral bir kişisel gelişim kitabı olacak, bakalım göreceğiz.

*Bu röportaj 2018 yılında Black or White Cemiyet Dergisi’nde yayımlanmıştır.

Önceki İçerikZanaattan Modaya: Lilipud’un Masalsı Yolculuğu
Elif Öner
1 Aralık doğumlu. Sosyolog, İngilizce öğretmeni, kişisel/kurumsal danışman, sunucu/dublaj sanatçısı olan röportaj köşemizin prensesi, uluslararası geçerliliği olan bir eğitimin sayılı eğitmenlerinden ve saygın bir kurumun Türkiye genel müdürü. Sanatla ilgili her şeyi seviyor. Çiziyor, boyuyor, bateri çalıyor, dans ediyor. İnsana gelişim kazandıracak güzellikleri bilimde, sanatta ve hayatın içindeki her renkte keşfetmek, öğrenmek, yeniden şekillendirmek ve paylaşmak, onun hayatı anlamlı kılan şeyler listesindekilerden biri.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz