Ekonomide işlerin iyiye gitmediğini artık hemen hemen her kesim yüksek sesle dile getirmeye başladı. Dolar kuru bu sabah 5,11 ile tarihteki en yüksek seviyeye çıktı. Bu yazıyı yazdığım saatlerde ise 5,08 civarındaydı. Merkez Bankası verilerine baktığımızda geçen yıl 4 Ağustos’ta dolar kurunun 3,54 olduğunu görüyoruz. Kısacası, bir yıl içinde Türk lirası dolar karşısında yaklaşık yüzde 44 değer kaybetmiş. Döviz kurlarının aşırı yükselmesi, döviz cinsinden kredi almış olan kişilerin ve şirketlerin borçlarının artmasına neden oluyor. Ayrıca, devletin de maliyetlerini önemli ölçüde etkiliyor. Örneğin Avrasya Tüneli, Osmangazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi birçok köprü ve paralı otoyol yap-işlet-devret modeli çerçevesinde yapıldı. Buralardan yeterli sayıda araç geçmezse aradaki farkı devlet, yapan şirkete dolar cinsinden ödeme yapıyor. Kısacası, dolar kuru yükseldikçe devletin bu tür yükümlülükleri de artıyor. Krize karşı bireysel acil eylem planı yapmaya ihtiyacımız var.
Kısacası, bir yıl içinde Türk lirası dolar karşısında yaklaşık yüzde 44 değer kaybetmiş. Döviz kurlarının aşırı yükselmesi, döviz cinsinden kredi almış olan kişilerin ve şirketlerin borçlarının artmasına neden oluyor. Ayrıca, devletin de maliyetlerini önemli ölçüde etkiliyor. Örneğin Avrasya Tüneli, Osmangazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi birçok köprü ve paralı otoyol yap-işlet-devret modeli çerçevesinde yapıldı. Buralardan yeterli sayıda araç geçmezse aradaki farkı devlet, yapan şirkete dolar cinsinden ödeme yapıyor. Kısacası, dolar kuru yükseldikçe devletin bu tür yükümlülükleri de artıyor.
Yalnızca döviz kurlarındaki artış değil, enflasyon da ekonomideki önemli sorunlardan biri haline geldi. Dün açıklanan enflasyon verilerine göre Tüketici Fiyat Endeksine (TÜFE) göre yıllık enflasyon oranı yüzde 15,85; Üretici Fiyat Endeksine (ÜFE) göre ise yüzde 25’e yükseldi. Gerçek enflasyon oranının açıklanan enflasyon oranından çok daha yüksek olduğunu önceki yazımda anlatmıştım: Türkiye’nin Baş Belası Enflasyon.
Ekonominin kırılgan hale gelmesine neden olan cari açık, iç ve dış borç stoklarındaki artış, işsizlik gibi sorunları anlatarak yazıyı sıkıcı hale getirmeyeceğim. Yalnızca, şunu belirtmek isterim ki dün açıklanan Cumhurbaşkanlığı 100 Günlük İcraat Programı’nı dinleyince tam bir hayal kırıklığına uğradım. Bu programla, ekonominin önemli sorunlarına nasıl çözüm getirileceğinin açıklanmasını ve böylece piyasaların yatıştırılacağını düşünmüştüm. Oysa, programda birçok büyük projeye 100 gün içinde başlanacağı anlatılıyor ve bu projelerin her biri de devletin giderlerini önemli ölçüde artıracak. Maalesef yastık altındaki döviz ve altınları bozdurarak ekonomideki sorunları çözebileceğimizi sanmıyorum.
Gelelim konumuza. Birçoğumuz ekonomi yönetiminde karar alıcı konumda olmadığımıza göre, bu zor günlerde birey olarak neler yapmamız gerekiyor, onlara değinelim. Kolay okunması ve akılda kalıcı olması bakımından maddeler halinde sıraladım.
Krize Karşı Bireysel Acil Eylem Planı
- Çok zorunlu olmadıkça, en az 2020 yılına kadar bankalardan veya başka bir yerden kredi almayacağız.
- Önümüzdeki 2 yıl boyunca kesinlikle döviz cinsinden borçlanmayacağız.
- Yine bu birkaç yıl boyunca krediyle araba, ev, vb. almayacağız. Kısacası, birkaç yıl borçlanmayalım. Mevcut pozisyonumuzu tutmaya çalışalım.
- Genel kuraldır: Gelirimizin en az yüzde 10’unu biriktirmemiz gerekir. Bu dönemde de bu kurala mutlaka uymamız gerekiyor.
- Bankalara döviz cinsinden borcumuz varsa, bankayla görüşelim. Bunların TL kredilere çevrilmesini veya yeniden yapılandırılmasını (vade uzatımı, ödeme kolaylığı, vb.) talep edelim.
- Kredi kartı borçlarımızı vadesinde ödemeye çalışalım. Vadesi geçmiş kredi kartı borçlarımızı daha uygun faizi olan tüketici kredisi alarak hemen kapatalım.
- Önümüzdeki birkaç yıl masraflarımızı azaltmaya çalışalım. Örneğin, haftada bir akşam dışarıda yemek yiyorsak bunu 15 günde bire veya ayda bire indirelim.
- Sinema, tiyatro, konser gibi aktivitelere daha az bütçe ayıralım.
- Giyim masraflarını azaltıp marka merakımız varsa bile birkaç yıl marka giymemeyi tercih edelim.
- Fiyatları düşük olduğu için önemsenmeyen; ancak, ay sonunda önemli tutarlara ulaşan cips, gazoz, şekerleme, çikolata masraflarımızı azaltarak hem bütçeye katkı sağlayalım; hem de daha sağlıklı yaşayalım.
- Ay içinde gerekli olmayan ve hiç kullanmadığımız birçok eşya alıyoruz. Bunları tespit edelim ve aynı hataya düşmeyelim. Ayrıca, alışveriş yaparken “Bunu mutlaka almam gerekiyor mu? Buna ihtiyacım var mı?” sorusunu kendimize soralım.
- Yine de iki yakamız bir araya gelmiyorsa, bize gelir sağlayacak evden çalışabileceğimiz veya boş zamanlarımızda yapabileceğimiz ek işler bakalım. Bu tür iş imkânlarını zaman zaman Facebook’ta kurduğum İŞ = GÜÇ grubunda paylaşıyorum.
Kısacası mevcut ekonomi politikalarıyla önümüzdeki birkaç yıl ekonomide iyileşmenin olması pek mümkün değil. Bu nedenle, şimdiden önlemimizi alıp zor günlere kendimizi hazırlamamız gerekiyor.
Hocam kaleminize sağlık, akılda kalıcı, net ve faydalı bilgiler vermişsiniz. “Krize Karşı Bireysel Acil Eylem Maddeleri”ni de herkesin rahatlıkla uygulayabileceğini düşünüyorum.
Teşekkürler
Kriz bitmiyor 🙁 sürekli bir teyakkuz halinde olmak gerekiyor.