“Annabelle 3 Kaçış Oyunu” başrolünde “Conjuring/Korku Seansı” evreninin artık herkes tarafından tanınan sinsi oyuncak bebeği Annabelle’in yer aldığı, New Line Cinema’nın muazzam başarılı aynı adlı serisinin üçüncü filmi. “Annabelle” filmlerinin yanı sıra, “IT”in ve yakında gösterime girecek “IT Chapter Two/O Bölüm 2” ile “The Nun”ın senaristi Gary Dauberman, “Annabelle Comes Home/Annabelle 3”le ilk kez yönetmen koltuğuna oturdu. Filmin yapımını ise tüm “Conjuring” serisinin yapımcısı Peter Safran (“Aquaman”) ve kendi firması Atomic Monster aracılığıyla tüm “Conjuring” evreninin yaratıcısı James Wan (“Aquaman”) gerçekleştirdi.
Annabelle’i insanlara zarar vermekten alıkoymaya kararlı olan demonologlar (şeytan ve varlığını araştıran uzmanlar) Ed ile Lorraine Warren, şeytani oyuncağı evlerindeki kötücül nesneler odasında kutsal camla kaplı bir vitrine kilitleyip, vitrini de bir rahibe kutsatırlar. Fakat bir yıl sonra, Warren çiftinin kızları Judy ve arkadaşlarının odayı ziyaret edip hem Annebelle’i hem de orada bulunan tüm şeytani ruhları uyandırmasının ardından ailenin evinde hiç de kutsal olmayan bir gece yaşanır.
Filmin oyuncu kadrosu ve canlandırdıkları karakterler şöyle sıralanabilir: Judy rolünde Mckenna Grace (TV dizileri “The Haunting of Hill House”, “Gifted”, “Captain Marvel”); Judy’nin bakıcısı Mary Ellen rolünde Madison Iseman (“Jumanji: Welcome to the Jungle”, “Goosebumps 2: Haunted Halloween”); sorunlu arkadaş Daniela rolünde Katie Sarife (TV dizileri “Youth and Consequences” ve “Supernatural”); ve Ed ile Lorraine Warren rollerini bir kez daha üstlenen Patrick Wilson (“Aquaman”, “The Conjuring” filmleri ve “Insidious” filmleri) ve Vera Farmiga (“The Conjuring” filmleri, “Godzilla: King of the Monsters”, TV dizisi “Bates Motel”).
Dauberman “Annabelle Comes Home/Annabelle 3”ü Wan’la birlikte yarattığı hikayeye dayanarak yazdı ve yönetti. Filmin yönetici yapımcılığını ise Richard Brener, Dave Neustadter, Victoria Palmeri, Atomic Monster’dan Michael Clear, Michelle Morrissey ve yine Atomic Monster’dan Judson Scott üstlendi.
Dauberman’n kamera arkası ekibi ise şöyle: Görüntü yönetiminde Michael Burgess (“The Curse of La Llorona”), yapım tasarımında Jennifer Spence (“Annabelle: Creation”, “The Nun”), kurguda Kirk Morri (“Aquaman”) ve kostüm tasarımında Leah Butler (“Annabelle: Creation”). Filmin müziğini Joseph Bishara (“The Conjuring” filmleri) yaptı.
New Line Cinema bir Atomic Monster/Peter Safran yapımı olan, “Annabelle Comes Home/ Annabelle 3”ü sunar. Filmin sinema ve IMAX salonlarına dağıtımını Warner Bros. Pictures gerçekleştirecek.
Konu Başlıkları
Filmin İnternet sitesi: www.annabellemovie.net
YAPIM HAKKINDA
ED: Sanırım oyuncak bebeğin bizimle gelmesi en iyisi. Onu güvenli bir yerde tutarız.
Demonologlar Ed ve Lorraine Warren’ın dehşete düşmüş bir grup hemşireden aldığı oyuncak bebek Annabelle, bu hikaye başlarken son bir yıldır yeni evinde, Warren ailesinin çok sayıdaki şeytani eşyaları arasında kilit altında durmaktadır. Yıl boyunca nispeten sakin geçen döneme rağmen, tüm eşyalar hâlâ Annabelle’in oradaki varlığından kesinlikle haberdar olan kötücül güçlerin aracısıdırlar.
Senaryoyu kaleme alan “Annabelle” serisinin yazarı Gary Dauberman, “Annabelle Comes Home/Annabelle 3”le yönetmenliğe soyundu. “Bu sıçrayışı yapmak için doğal bir ilerleme ve doğru zaman gibi geldi; James ve Peter da çok destek oldular” diyor Dauberman
yapımcılar James Wan ve Peter Safran’ı kastederek. Wan ve Dauberman hikayeyi birlikte
yazdılar. Dauberman bir yandan hikayeyi Warren ailesinin evine taşımaları ve 1970’lerin o
özel dokusuna geri götürmeleri, bir yandan da Warren hanesine hiç olmadığı kadar yakından bakmaları gerektiğini hemen hissettiklerini söylüyor.
“Hikaye 1970’lerin ilk yıllarında, ‘The Conjuring/Korku Seansı’nda takip ettiğimiz Perron davasının kısa bir süre sonrasında başlıyor. Warren çifti insanların onların ne iş yaptığını öğrenmiş olmalarından dolayı biraz çevre baskısı altındalar. Bilmedikleri şey ise, kızları Judy’nin omuzlarında belli ettiğinden daha ağır bir yük olduğu”.
Judy Warren çiftin on yaşındaki kızlarıdır. Ve her ne kadar bu filmde gerçek Warren
dava dosyalarında aktarılan olaya kısaca değinilse de, Dauberman küçük kızın bakış
açısından anne babasının içinde yaşadığı paranormal dünyayı deneyimlemenin ilginç
olacağını hissetti. Onların kızı olmak ve her gün korku verici boyut dışı olaylarla uğraştıktan
sonra eve geldiklerini görmek nasıl bir şey olurdu? Ya da tüm o dehşet verici
soruşturmalardan toplanan hatıratların koridorun ilerisindeki eşya odasında duruyor olması
nasıl bir histi?” diye soruyor yönetmen.
Merak çoğu çocuğu baştan çıkarır ama Judy evin o kısmından uzak kalmayı başarmıştır çünkü anne babasının kilitli kapılar ardında neler olduğuna dair uyarılarındaki gerçekliği kavramıştır. Annabelle ürkütücü koleksiyona yeni eklenmiş olsa da, o odada yüzlerce eşya vardır ve bunların her biri kilit altına alınıp rahip tarafından düzenli olarak kutsanacak kadar tehlikeli addedilmiştir.
“Conjuring/Korku Seansı” evreninin altı filminin hepsinde yapımcı olarak yer alan Safran, “Sinemacılık açısından, eşya odasını filmin çıkış noktası olarak kullanma fikrine bayıldık” diyor ve ekliyor: “Burayı daha önce göstermiştik, orada yatan potansiyelle ilgili ipuçları vermiştik. Şimdi ‘Annabelle Comes Home/Annabelle 3’le tüm potansiyeli ortaya çıkarma fırsatı bulduk. Gary ve James’in yarattığı hikaye Annabelle’in tam olarak izole edilemeyeceği; onun diğer kötücül ruhlar için bir fener görevi gördüğü fikrine dayanıyor”.
Filmin yapımcılarından da olan, “Conjuring/Korku Seansı” serisinin yaratıcısı Wan, “Sanırım ürkütücü oyuncak bebeklere olan takıntım beni Warren çiftine yöneltti; ve gerçek Annabelle’in hikayesine denk gelmem beni bu demonolog çiftin kim olduğunu daha fazla araştırmaya ve koleksiyonlarının merkezinde yer alan bu oyuncak bebek hakkında daha fazlasını öğrenmeye itti” diyor.
Wan, Annabelle’in bu film versiyonunu dünyaya sunmasıyla ilgili olarak şunları aktarıyor: “Cansız bir nesnenin —çok masum olması gereken ve çocukların oynaması amacıyla yapılmış bir şeyin— şeytani bir varlık barındırabileceği fikri gitgide daha da büyüdü. Dolayısıyla, Annabelle hikayeleriyle ve ardından da ‘The Conjuring/Korku Seansı 2’deki yamuk adamla bu ilgiyi beslemeye devam ettim”.
Şimdi artık “yuvaya” dönmüş olan Annabelle’in pek çok “arkadaşı” vardır. Yapımcıların birlikte çalışacakları eşsiz bir karakterler kadrosu vardı… ama bunlardan yalnızca bir elin parmakları kadarı insandı. “Hikayemizde, Warren çifti, sık sık yaptıkları gibi, bir geceliğine iş seyahatine çıkarak Judy’yi evde bakıcısı Mary Ellen’la bırakıyorlar” diyen Safran, şöyle devam ediyor: “Filmimizin esas olayları ağırlıklı olarak o gece boyunca gerçekleştiği için, hızlı bir şekilde yoğunlaştık ve bunu filmin kalanında da sürdürdük”.
Ed Warren rolüne geri dönen Patrick Wilson, kendisinin ve rol arkadaşı Vera Farmiga’nın bu rolleri oynamayı sevdiklerini belirtiyor ve bunun nedeninin şöyle açıklıyor: “Çünkü oldukça karanlık şeyler işleyerek üst düzey korku yaratırken, çiftin bir diğer yönünü göstermek için üst düzey drama da oynayabileceğimizi biliyoruz. Özellikle bu filmde, ağırlıklı olarak rolümüz Judy’nin sevgi dolu anne babası olmak”.
Wilson’la birlikte dördüncü kez Lorraine Warren rolünü üstlenen Farmiga kendisini bu hikayelere çeken şeyi büyük ölçüde şuna bağlıyor: “Sevgilerinin saflığı ve birbirleriyle bu denli bağlantılı olmaları. Ve bir de, inançlarının kendileri adına büyük bir güç olması ve etraflarını sarmış karanlıkla böylesine keskin bir tezat oluşturması.”
İşte o karanlık güç ve Warren çiftinin evde olmayışı Mary Ellen’ın arkadaşı Daniela’yı eve çeker. Daniela bezdirici ölçüde meraklı mizacına ve aslında Warren çiftinin yaptıkları işe duyduğu ilgiye karşı koyamaz. Ve sadece Annabelle’in kutusunun kilidini açmak suretiyle, normalde hareket edemez gibi görünen nesnelerin pek çoğunu serbest bırakmış olur. Ve söz konusu nesneler evdeki üç genç kızın… muhtemelen ölümüne savaşması gereken, durdurulamaz bir güç hâline gelirler.
LORRAINE: Şeytani ruhlar nesnelere dadanmazlar, insanlara dadanırlar. O şey senin içine girmek istemiş.
OYUNCULAR VE KARAKTERLER
Dauberman ve Wan’ın “Annabelle Comes Home/Annabelle 3”ün hikayesini şekillendirmeye başladıkları sırada, Wan, Wilson’la birlikte “Aquaman”de çalışıyordu. Wilson aralarında geçen bir sohbeti şöyle aktarıyor: “James bir sonraki ‘Annabelle’ filminde ileri gitmek, oyuncağı geçmişinden çıkarıp yuvaya, yani Warren çiftinin evine götürmek istiyordu. Hikayeyi başlatmak için Lorraine ile Ed’in bunu yapmasını sağlayacak ve bu noktadan yürüyecekti. İşte bu film tam olarak bunu yapıyor”.
Film Warren çiftinin Annabelle’i hemşirelik öğrencilerinden —kızlar ondan kurtuldukları için havalara uçarlar— almasıyla başlar. Çift ıssız kırsal yolda ilerlerken, huzursuz edici bir şekilde canlı gibi duran oyuncak bebek arabalarının arka koltuğunda oturmaktadır. “Yolda çok tekinsiz bir şey oluyor —bu olay gerçek hayattaki Warren çiftinin bebeği eve götürürken hakikaten yaşadıkları bir duruma dayanıyordu— ve sonrasında olacaklara dair küçük bir ipucu veriyor” diyor Wilson ve ekliyor: “Ama tabi ki eve varmayı başarıyorlar”.
Malzemenin korkutucu doğasına rağmen, Wilson ve Farmiga her zaman karakterlerinin kamera önündeki ilişkisini gerçek hayattaki karakterlerinkine uygun bir tatlılıkla yansıttılar. Bu yüzden de, yeniden beraber çalışmak her ikisi için de bir zevkti. Farmiga, “Çektiğimiz sahnenin ciddiyeti ne olursa olsun, Patrick’in gün içinde attığı gülücük miktarına bayılıyorum” dedikten sonra, şakayla şunu söylüyor: “Bir keresinde saydım, 60 saniyede 15 kez gülümsedi”.
Wilson buna şöyle karşılık veriyor: “Vera’yı korkutmak gerçekten eğlenceli —ve de kolay. Böyle bir filmde bunun faydası oluyor. Elbette, piyasadaki en iyi aktrislerden biri olduğu tartışma götürmez. Derinlere inmediği bir an bile yok ki buna rağmen aydınlığı bulmayı da başarıyor”.
Farmiga şunu ekliyor: “Patrick muhteşem; birlikte çok iyi zaman geçiriyoruz”. Ve beraber onca filmden sonra, şu gözlemde bulunuyor aktris: “O artık ailemden biri gibi. Mankafa kuzenim gibi”.
Her iki oyuncu da, gerçekten yaşamış ve işlerini olağanüstü bir zeka ve zarafetle yapmış bir çifti canlandırdıkları için, bu filmlere korku filmi gibi yaklaşmamanın yardımcı olduğunu düşünüyorlar. “Bunları bir tür filmi olarak değil aşk filmi olarak görüyorum. Ve bence böyle düşünmek bize fayda sağlıyor” diyor Farmiga.
Aktris, Dauberman’la ilk kez çalışmanın da harika olduğunu esprili bir dille ifade ediyor: “Nihayet Oz büyücüsünün perdenin arkasından çıkıp vizyonun sahiplenmesi ve yönetmen koltuğuna büyük bir özgüvenle oturması gibiydi”.
Dauberman da hem Farmiga hem Wilson’la çalışmaktan keyif aldığını aktarıyor: “Patrick ile Vera’yı Ed ve Lorraine rollerinde yönetmek bir rüyanın gerçekleşmesi gibiydi. Bu karakterleri son derece iyi tanıyor ve herhangi bir sahnede nasıl çalışılması gerektiğine dair müthiş fikirler sunuyorlar. Bir Ferrari’nin direksiyonuna geçmek gibiydi.Çok pürüzsüz çalışıyor, ne yapılması gerektiğini tam olarak biliyorlar. Bazı şeylerde ellerinizi direksiyondan çekiyorsunuz ama tamamen güvende olduğunuzu biliyorsunuz”.
Yönetmen şöyle devam ediyor: “Bana çok da destek oldular. İlk yönetmenlik denemem olduğu için sabırlı ve işbirlikçiydiler. Onların bu noktada devreye girip hikayemizi sırtlamaları harika bir şeydi”.
Her ne kadar filmin esas merkezi Annabelle, çevresindeki çok sayıda nesne ve beraberce yarattıkları keşmekeş olsa da, Warren çiftinin o gece iş seyahatinde olmasında ötürü, hayatta kalmak için her şeyi yapması gereken kişiler Judy, bakıcısı ve bakıcının bir arkadaşıdır. Ve her ne kadar o zamana dek pek kimseye söylememiş olsa da, genç Judy
Warren anne babasının zannettiğinden daha çok onlar gibi olduğundan şüphelenmektedir.
Judy’yi canlandıran Mckenna Grace, “Canlandırdığım karakterin, annesininkine benzer güçleri var; imgelemler görebiliyor ama sanırım bu konuda biraz güvensiz hissediyor çünkü kafasında tüm o görüntüleri görmek çok korkutucu. Ya da belki sadece kafasında değildirler”.
Judy ayrıca okulda da biraz dışlanmaktadır çünkü yerel gazeteler sayesinde kasaba halkı artık Warren çiftinin ne tür bir iş yaptığını anlamaya başlamıştır. Grace, “Kendini biraz soyutlanmış hissediyor; okuldaki çocuklar onu alaya alıyorlar ya da onunla arkadaşlık etmek istemiyorlar” diyor.
Mckenna Grace’in ise renkli bir okul hayatı var. Hatta, “Rolü aldığımı ponpon kızlar antrenmanı sırasında öğrendim. Bir dakikalığına oturmam gerekti. Zorlu bir rol olacağını biliyordum çünkü çok fazla ağlama ve çığlık atma içeriyordu… neredeyse bütün film boyunca. Ama çok heyecanlıydım!” diyor Grace. Bu coşkunun kısmen nedeni kendisinin bu sinema türünün büyük bir hayranı olmasından kaynaklanıyordu. “Haftasonları babamla birlikte korku filmi izlemekten hoşlanırız; bence bu filmler gerçekten çok iyiler ve James Wan da bir dahi” diyen aktris, şöyle devam ediyor: “Adrenalini sahiden seviyorum. Öncesinde, ‘Eyvah, bu film çok korkutucu olacak; çok heyecanlıyım ama korkuyorum da’ diyorsunuz. Sonrasında ise, gülüp şöyle düşünebilirsiniz ‘Vay canına, çılgın bir şeydi; tekrar izlemek istiyorum!’”
Özellikle “Conjuring/Korku Seansı” filmlerinin büyük hayranı olan Grace’i çok sevindiren bir şey Farmiga ve Wilson’la birlikte çalışmaktı. Onlar da genç aktristen çok etkilendiler. “O harika bir oyuncu” diyor Farmiga ve ekliyor: “Ayrıca, muhteşem bir insan. Mckenna’dan daha terbiyeli bir çocuk tanıdığımı sanmıyorum. Üstelik kendisinin duygusal cömertliğini de kayda değer buluyorum”.
Wilson ise şunları söylüyor: “Bir setin nasıl işlediğini —her bir kayıt, oyuncular, yönetmenler, vs— anlayacak kadar deneyimli olmak ile yine de hâlâ çocuk olabilmek arasındaki hassas denge beni hep hayrete düşürmüştür. Mckenna’nın eğlendiğini ve oyunculuğu sevdiğini görebiliyorsunuz. Ona bir not verdiğinizde ise sete dönüp yazılmış olan şeyi yaptığını da görebiliyorsunuz. Kendisi gerçek bir teknik yetkinliğe sahip”.
Olayların geçtiği gün, ne tesadüf ki Judy’nin doğum günüdür ama kimse onun doğum günü partisi davetini kabul etmemiştir. Yine de bakıcısı Mary Ellen ona bir pasta yapmayı planlamaktadır. Bu rolü üstlenen Madison Iseman, “Mary Ellen bir tür ‘tamirci’. Herkesin mutlu ve güvende olmasını sağlama konusunda sorumluluk hissediyor. Bugünkü sorumluluğu ise Judy’nin mutluluğu ve güvenliği. Birbirlerine güveniyorlar ve sanırım büyürken bir aradalarmış çünkü Mary Ellen onu kız kardeşi gibi görüyor ve uğruna yapmayacağı şey yok”.
Iseman genç rol arkadaşıyla çalışmaktan keyif aldığını da sözlerine ekliyor: “Mckenna birlikte çalıştığım en yetenekli genç aktris. Beraber her sahnemizde beni hayrete düşürdü; o kadar iyiydi ki”.
Mary Ellen’ın göz kulak olması gereken tek kişi Judy değildir; kendi arkadaşı Daniela kendini zorla eve davet ettirir. Aklında bazı gizli planlar olan Daniela, Warren çifti evde yokken oraya gidebilmek için Mary Ellen’ın tanıdıkları bir çocuğa olan aşkını tatlı bir şantaj aracı olarak kullanır.
Iseman iki genç kızı “yin ve yang” olarak gördüğünü belirtiyor: “Mary Ellen temkinli, genel anlamda iyi bir kız; Daniela’nın ise kalbi temiz ama sorun yaratan tiplerden. Fakat birbirlerini seviyor ve hakikaten dengeliyorlar. Yine de, evde işler sarpa sarmaya başladığında, Daniela’nın gelmesine izin verdiği için Mary Ellen kendini sorumlu tutuyor çünkü onun mizacı böyle”.
Daniela’yı canlandıran Katie Sarife, “O gerçekten eğlenceli, dışa dönük ve neşeli bir kız, üstelik kocaman bir yüreği var. Fakat bir yandan da, yaşanmış bir kayıptan ötürü, ölüm sonrası yaşam ve doğaüstü konulara muazzam bir merak duyuyor. Dolayısıyla, Warren çiftinin ne iş yaptığını ve Mary Ellen’ın Judy Warren’ın bakıcısı olduğunu öğrendiğinde, kendini eve davet ettiriyor ve istemeden büyük bir kargaşaya yol açıyor”.
Daniela gerçekten de sonrasında olup biten her şeyin tetikçisidir çünkü kilitli eşya odasına gizlice girip Annabelle’in kutusunu açmakla kalmaz, neredeyse odadaki her şeye dokunarak o nesnelere bağlı ruhların birçoğunu uyandırır.
Sarife setin kendisini de oldukça etkileyici bulduğunu ifade ediyor: “Warren ailesinin
evinin kalbi burası çünkü tüm farklı vakalarından küçük parçaları burada bir araya toplamışlar.
Burası sadece bir film seti olduğu halde, oraya adım attığınızda milyonlarca göz sizi izliyormuş gibi hissediyordunuz çünkü birbirinden farklı çok sayıda nesne vardı. Sonra sanki gerçeklermiş gibi, içlerinden çıkabilecek iblisleri, hayaletleri ve ruhları hayal etmeye başlıyordunuz… Neyin hayata geçeceğini asla bilemezdiniz”.
Dauberman üç genç başrol oyuncusu için şunları söylüyor: “Madison, Mckenna ve Katie’yle çalışmak harikaydı. Hikaye onların etrafında dönüyordu; onlar da malzemeyi çok gerçekçi kıldılar. Bu önemliydi çünkü korku unsurlarından bazıları biraz çılgınca, biraz fantastikti. Eğer bu kızlar gibi oyuncularımız olmasaydı, onların kattığı enerji ve tüm unsurlara verdikleri tepkiler olmasaydı hikaye başarılı olmazdı. Ayrıca aralarındaki kişisel ilişkiyi de o kadar iyi oynadılar ki çok eskiden beri arkadaş olduklarına ve gerçek bir mazileri olduğuna inanıyorsunuz”.
Safran ise şunları söylüyor: “Madison’ı seçmelerin ilk günlerinde bulduk. Neşeli bir andan gerçekten yoğun ve dehşet verici bir âna geçmedeki becerisi öylesine olağanüstüydü ki, hepimiz onun Mary Ellen’ımız olduğunu anlamıştık. Gerçi Daniela’yı bulmak daha uzun sürdü ama Katie odaya girdiği anda hepimiz derin bir oh çektik çünkü Daniela’mızı bulduğumuzu hissettik. Mckenna’ya gelince… onun yaşında onun yeteneklerine ve çalışma ahlakına sahip birini bulabilmek müthişti. Gelip seçmelerde performansını sergilediği anda Judy oldu; gerçekten çok başarılıydı”.
Dauberman aktrislerin rollerine kattıkları bir unsura daha dikkat çekiyor: “Üçü de klasik ‘çığlık kraliçesi’ çığlığına sahipler; gerçekten kan dondurucu çığlıklar attılar. Bizim de tam istediğimiz buydu. O kadar iyiydiler ki daha çok çığlık atmalarını sağlamak için yeni yollar bulup durdum”.
Filmin oyuncu kadrosunda yer alan diğer önemli oyuncular şöyle sıralanabilir: Mary Ellen’ın markette abayı yaktığı Bob rolünde Michael Cimino; Ed ve Lorraine, Annabelle’i eve getirdiğinde onu kutsamak için gelen, “The Conjuring/Korku Seansı” filmlerinin değişmez karakterlerinden Peder Gordon rolünde Steve Coulter; ve Judy’nin okulundaki çocuklardan biri olan Anthony Rios rolünde Luca Luhan. Çocuğa Anthony ismi gerçek Judy Warren Spera’nın paranormal olaylar araştırmacısı kocası Tony Speranın anısına verildi.
ED: Burada gördüğün her şey ya şeytani ya lanetli ya da bir tür ayinde kullanılmış. Hiç biri oyuncak değil.
EŞYALAR
“Annabelle Comes Home/Annabelle 3”ün başlıca setlerinden biri Warren ailesinin evindeki eşya odasıdır. Burası söz konusu eşyalara bağlanmış kötücül ruhların sonsuza dek kilitli kalacağı yerdir. Oranın en yeni sakini olmasına karşın, oyuncak bebek Annabelle dördüncü döngüsünü gerçekleştirmiştir ve gücünün zirvesindedir; önceki deneyimleri de daha önce hiç olmadığı kadar çok sayıdaki çizik ve kesikleriyle kendini göstermektedir. “Annabelle: Kötülüğün Doğuşu”nda olduğu gibi, Studio ADI üç tane işler durumda oyuncak bebek temin etti: İki yeni esas bebek; bir de yeni dublör bebek. Tasarımda her birine geliştirmeler uygulandı: Örneğin artık dirsek ve el bilekleri bükülebiliyor ve bebek ayağa kalkabiliyordu. Ve, her büyük yıldız gibi, Annabelle’in de bir yedeği vardı —eski filmlerden kalma bir tane.
Yapım ekibinin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri odayı benzersiz, ilginç ve çoğu durumda kayda değer aksesuarlarla doldurmaktı. Odada Annabelle’in kendisine ve onu zapt altında tutan ‘Lütfen Açmayınız’ yazılı şapel camından kasaya ek olarak, serinin hayranlarının önceki iki “Conjuring/Korku Seansı” filminden tanıyacakları birkaç eşya da vardı: Müzik kutusu, akordeonlu oyuncak maymun ve büyük Samuray.
Bu hikayede önemli yer tutan eşyalar arasında bir piyano, bir gelin, bozuk paraları ve para kesesi olan bir kayıkçı cesedi, Viktorya dönemine ait bir matem bileziği, bir rüzgar gülü, Philco Predicta marka bir televizyon, bir Feeley Meeley oyunu, Remington marka bir daktilo, bir guguklu saat, dolap tipi bir radyo, bir çıngıraklı yılan, bir telgraf ve bir denizci pusulası sayılabilir.
“Eşya odası bu filmlerde her gördüğünüzde birazcık daha zaman geçirmek istediğiniz türde mekanlardan biri çünkü içinde bir sürü potansiyel hikaye var” diyen Dauberman, şöyle devam ediyor: “Bu filmimiz o dileği hakikaten yerine getiriyor ve Annabelle’in varlığından etkilenen çeşitli nesnelerden yararlanıyor. Diğer filmlerde güvenli bir yer olan odayı, bu filmde daha sinsi, daha şeytanın ini tarzı bir yere dönüştürdük”.
Eşyaların birçoğu, mesela televizyon, daktilo ve maymun, yapım tasarımcısı Jennifer Spence tarafından Los Angeles bölgesindeki dükkanlardan ve bit pazarından alındı. “Bu benim işim ama aynı zamanda yapmayı sevdiğim şey. İşime kendimi veriyorum. Haftasonunda vaktinizi dışarı çıkıp yapımcıların ve nihayetinde de sinemaseverlerin seveceği, gerçekten çok hoş şeyler bularak geçiriyorsanız iyi bir işiniz var demektir” diyor Jennifer Spence.
Geri kalan parçalar ise, “Annabelle: Kötülüğün Doğuşu”nda da görev almış olan aksesuar ustası Thomas Spence tarafından yaratıldı. Spence bu filmi özellikle ödüllendirici bulduğunu belirtiyor: “İşimin en sevdiğim kısmı özgün, akılda kalıcı aksesuarlar tasarlamak; fikirler bulmak ve oynayacağınız gerçek bir malzeme üretmek. Hem dönem hem de korku filmi olması açısından özellikle bu film, nasıl desem… böyle bir film için yarattığımız bir şeye izleyicilerin tepkilerini düşünmek beni hep heyecanlandırmıştır”.
Sırf eşya odasındaki nesne sayısı bile herkesi meşgul etmeye yeterliydi. Elbette, eşya odasına kilitlenen her şey eşya odasında kalmıyor…
ED: Bu oyuncak bebeği kabullenmeniz bir hataydı. Bu sayede insani olmayan bir ruh sizi kandırmış; ona hayatlarınızı istila etme izni vermişsiniz.
HAYALET HİKAYELERİ
Başlangıçtan beri, “Conjuring/Korku Seansı” evreni filmlerinde süregiden bir gelenek vardır: Yapımı kutsaması için sete bir rahip davet edilir. Buna rağmen, her bir filmde çekimler sırasında tuhaf olaylar gerçekleştiğine gerek oyuncular gerek çekim ekibindekiler birden çok kez tanık oldular. “Annabelle Comes Home/Annabelle 3”te de durum farklı değildi.
Birkaç örnek vermek gerekirse, ön yapım sırasında, eşya odasındaki piyano koltuğu çeşitli kereler yer değiştirdi; oysa o sırada çekim ekibinden kimse orada çalışmıyordu ve set kilitliydi. Buna ek olarak, bir gün, seti ziyareti sırasında bir gazetecinin saati çıldırdı; farklı zaman göstermeye başladı, hızlandı, hatta saatlerce ileri atladı. Gazeteci saatin pilinin bittiğini sandı ama ertesi gün taktığında saat doğru zamanı gösteriyor ve normal çalışıyordu.
Mckenna Grace de birçok ürkütücü olay yaşadı: Örneğin, karavanında açıklanamayan elektrik kesintileri; kapandıkları halde açık bulduğu kapılar; mekandaki boş odalardan birinde uyuyan gölgemsi bir varlık; ancak platoyu terk ettiğinde duran, sette sebepsiz burun kanamaları. Tüm bunlara ek olarak, çekimlerin son günlerinden birinde, kendisine gökkuşağı renginde bir boyun tespihi hediye edildi ama tespihin ucundaki haç birden bire koptu ve yere düştü.
Ayrıca Grace çekimler sırasında rol arkadaşları ve çekim ekibinin fotoğraflarını çekmek için sete yeni bir polaroid fotoğraf makinesi götürdü ama içinde Annabelle’in olduğu her çekimde fotoğraf siyah çıktı. Ve Patrick Wilson’la bir karede, Wilson’ın taktığı haçta siyah bir leke belirerek kutsal simgeyi örttü.
LORRAINE: Sorun oyuncak bebek, Ed. Diğer ruhlar için fener görevi görüyor.
YAPIM TASARIMI – MEKANLAR – KOSTÜMLER
“Annabelle Comes Home/Annabelle 3” Los Angeles-California’nın içinde ve çevresinde çekildi. Dauberman, Jennifer Spence’in yanı sıra, yine “Conjuring/Korku Seansı” evreninin gediklilerinden görüntü yönetmeni Michael Burgess ve kostüm tasarımcısı Leah Butler’la birlikte çalışarak 1970’lerin görüntüsünü ve havasını yeniden yarattı. Bu ekip, özellikle de, Warren ailesinin evini önceki filmlerden çok daha kapsamlı bir yapıma elverişli olacak şekilde tasarladı.
Çekimlerin büyük çoğunluğu Warner Bros Stüdyoları’nın platolarında gerçekleştirildi. Platolardaki Hennessey Caddesi ve French Caddesi bazı dış mekan çekimleri için kullanıldı; Plato 18 arabalarla bazı yeşil ekran çekimlerine hizmet etti. Evin iç mekanları Plato 26’da inşa edildi; burası Spence’in “Annabelle: Kötülüğün Doğuşu”nda çiftlik evini inşa ettiği aynı yerdi. Spence’in ekibi bu kez tasarımcının belirlediği spesifikasyonlara uygun olarak üç katlı, odaları farklı seviyelerde olan bütün bir ev inşa etti. Aksiyonun büyük kısmı evin içinde gerçekleştiği için, Spence akışı gözeterek evin şemasını sıfırdan çizdi ama önceki filmlerden iyi bilinen eşya odasını, Ed’in çalışma odasını ve ikisi arasındaki koridoru olduğu gibi tuttu.
Tasarımcının bu konudaki açıklaması şöyle: “Julie [Berghoff] ilk başta ‘The Conjuring/Korku Seansı’ için tasarım yaparken, harika bir ev ve bodrum bulup, orayı adeta kucakladı. Fakat bu filmin o alanı bütünüyle kullanması gerekeceği için çeşitli sahneleri yakalayabilmek için değişikliklerin yapılması gerekiyordu. Bu değişikliklerin pek çoğu Spence’in mümkün olan her yerde gerçek Connecticut yöresi ile orijinal filmin setinin birleşimi yansıtacak şekilde son derece zengin biçimde tasarladığı eşya odasında gerçekleşti ama bu oda aynı zamanda bu yeni kurgu hikayenin hayata geçmesine de olanak tanıdı.
“Elbette, o zaman kimse o odayı kaç kez yeniden yaratacağımızı bilmiyordu” diyor Spence ve ekliyor: “Ama neyse ki çok sayıda fotoğraf çekilmiş ve bazı şeyler korunmuş. Dekoratörüm bunları Warner Bros arşivinden çıkartmayı başardı. Ayrıca, birkaç eşyayı eşleştirdik ve odaya aynı hissi verecek diğer nesneleri de sıfırdan yarattık”.
Spence ana katta “Annabelle: Kötülüğün Doğuşu” setindeki açık konsept fikrini yeniden uyguladı ki o kattaki her oda diğerlerini görebilsin —gerçi bu durumda, açık konsept odalar ultra retro, opak, kehribar rengi camlardan oluşan oda paravanlarını bir şekilde karartmış olabilir.
“Gary ve James evde labirentvari bir hava olması gerektiği konusunda ısrarcıydılar ki böylece köşeleri ve benzeri unsurları kullanabilsinler” diyen Spence, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Fakat Gary’ye de bloke olmadan bir sonraki odayı görebilme imkanı tanımak istedim; işte paravanlar ve camların nedeni bu. O dönemlerin sıcak renklerini seviyorum; kahverengiler, parlak turuncular, yeşiller ve altın renkleri. Yetmişli yıllarda yetişkin olan tüm çekim ekibi üyeleri o eve adım attıklarında kendilerine eski evlerini hatırlatan bir şey buldular. Elbette, hepimiz o zamanlar bunları çirkin buluyorduk ama şimdi çok havalı geliyorlar!”
Ayrıntılara gösterdiği dikkatle tanınan (bir mutfak setinde doğru ambiyansı yaratmak için kek yaptığı bilinir) Spence, beş santimlik cilalı parkelerden oluşan ahşap zemine çeşitl tonlarda lekeler ve çizikler kondurarak uzun zamandır kullanıldığı yanılsamasını yarattı. Ardından, ekibinden evde sık kullanılan hatlar üzerinde daha fazla yıpranmışlık yaratmalarını istedi çünkü doğal olarak bu hatlar zaman içinde daha fazla aşınmış olmalıydı.
Spence, ayrıca, seyahatlerinden ve bit pazarına yaptığı gezilerden duvar kağıtları topladı. Bunları mutfakta, yemek odasında ve Ed ile Lorraine’in yatak odasında kullandı. Çalışma odası, koridor ve eşya odasında ise ilk filmdekiyle eşleşen desenlerden yararlandı. Fakat bir duvar süsü için Spence gerçekten fazladan bir çaba harcadı. Patrick Wilson, evde ilk kez çekim yapacağı günün önceki gecesinde, Dauberman ve Spence’le birlikte evi gezerken bir yerlere Ed Warren’ın gerçek tablolarından birinin konulmasını önerdi. Dauberman ve Spence bu fikri beğendiler ama bu tablolardan birini elde etmeye ne zaman ne de fırsat vardı.
Bunun üzerine, Spence renkli malzemeler üretti ve bir gecede Ed’in tarzını gözeterek özgün bir tablo yaptı. Yalnızca dört saatte, “Annabelle: Kötülüğün Doğuşu” filmi için tasarladığı çiftlik evi manzarasını tamamladı. Hatta tabloya o ünlü kuyuyu bile çizdi. Wilson ertesi gün sette şöminenin yanında asılı tabloya bayıldı.
Tüm Los Angeles’a yayılan diğer çekim mekanları şöyle özetlenebilir: Frogtown’da, Judy Warren’ın St. Thomas Katolik Okulu’nun yerine geçen Dorris Place İlkokulu; Mary Ellen ile Daniela’nın okuldan sonra pasta malzemeleri alışverişi yaptığı, Bob’ın çalıştığı Palmeri Market yerine kullanılan, Woodland Hills’deki Jim’s Fallbrook Marketi; Ed ve Lorraine’in filmin başlarında geçirdiği trafik kazası için alan sağlayan Vermont Tüneli’nin bulunduğu Griffith Park; ve hem Warren ailesinin evinin dış mekanlarına hem de çiftin —ve Annabelle’in— eve dönüş yolunda önceden planlanmamış bir mola verdiği Maryville Mezarlığı’na ev sahipliği yapan çeşitli Newhall lokasyonları.
“Annabelle Comes Home/Annabelle 3”ün açılışı esasen “Korku Seansı”nın girişiyle aynı sahnede geçtiği için ve de yeni film kronolojik olarak o giriş kısmı ile o filmin geri kalanı arasında yer aldığı için, Spence gibi, kostüm tasarımcısı Leah Butler da yalnızca yeni kıyafetler tasarlamakla kalmayıp ilk filmden kıyafetleri de dikkatli bir şekilde referans almak zorundaydı. Bu film, Butler ile Spence’in sekizinci işbirliği olduğu için iki tasarımcının arasında harika bir ortaklık söz konusuydu.
“Renklerin, dokuların, gerçekten de yaptığımız her şeyin filmin ambiyansını belirlemeye
katkı sağlaması, yönetmenin vizyonunu pekiştirmesi hikaye açısından çok önemli. Jen’le bu anlamda çok uyumluyuz” diyor Butler ve ekliyor: “Ayrıca, bu karakterler gerçek insanlara dayandığı için onların yaşam ve kendilerini sunuş biçimlerini hesaba katmalıydık”. Butler araştırmalarına “The Conjuring/Korku Seansı”nın kostüm tasarımcısı Kristin M. Burke’le buluşarak başladı; ardından Farmiga ve Wilson’la görüştü.
“Vera ve Patrick’in canlandırdıkları karakterler için tarzı Kristin sahiden çok net biçimde belirlemiş. Dolayısıyla, bu özgün tasarımların çıkış noktasını algılamak ve o hissi film boyunca devam ettirebilmek benim için önemliydi. Onlar için çok belirli bir renk paletimiz vardı: O dönemlerde moda olan birçok doğal ton, krem rengi, kahverengi… Vera örgü ve kroşe kıyafet sevdiği için gardırobuna bunlardan koyduk.
Ayrıca, gerçek Lorraine ile Ed’in referans fotoğraflarında gördüğümüz bir desenin benzerini eteklerinden birinde kullandık. Ed’in bir kravatı ise fotoğraftakiyle aynı desendi; Ed ile Lorraine gerçek hayatta birbirlerini tamamlamayı seviyorlardı. Bu yüzden, filme de bunu biraz yansıtmaya çalıştık”.
Gerçek Lorraine Warren kıymetli taşlara ve Butler’ın ifadesiyle, “karakterli parçalara” da düşkündü. “Lorraine rolündeki Vera’nın parmaklarında gerçekten enfes bazı yüzükler göreceksiniz” diyor tasarımcı.
Butler bu filmin üç esas karakteri —Judy, Mary Ellen ve Daniela— içinse şunları söylüyor: “Senaryoyu okuyup yönetmenle her karakterin nasıl bir his vermesi gerektiği konusunda işbirliği yapmak her zaman eğlencelidir. Senaryoyu Gary’nin kaleme almış olması büyük fayda sağladı. Örneğin, Mary Ellen hakkında Seventeen dergisinden fırlamış gibi göründüğüne dair bir replik bile yazmıştı. Bu yüzden, onu çok tatlı, çok masum ‘komşu kızı’ olarak sunmak istedim. Arkadaşı Daniela ise biraz erkek fatma”.
Butler bu hassasiyetleri aklından çıkarmayarak, dönemin görüntülerini incelemek üzere Western Costume (Batılı Kostümler) kütüphanesinin yolunu tuttu. “Oraya gidip döneme ait tüm dergileri bulup çıkartmak, ayrıca Sears ve Montgomery Ward kataloglarını inceleyerek o dönemde popüler olan tarz ve renkleri görmek çok eğlenceliydi. Ve evet, Seventeen dergisine de baktım” diyor tasarımcı gülerek. Butler; Katie Sarife’in esmer Daniela’sına blucin ve çizgili kazak, Madison Iseman’ın sarışın Mary Ellen’ına mürdüm rengi etek ile pembe renkli bluz giydirdi.
Butler bu filmde karşılaştığı zorluğu şöyle aktarıyor: “Senaryo sadece iki gün içeriyor; bu da her kostümü çok önemli kılıyor çünkü karakterler bunları tüm film boyunca giyiyorlar”. Aslında, en fazla kıyafet değiştiren karakter Mckenna Grace’in canlandırdığı küçük Judy Warren’dı. Okulda Katolik üniforması, evde pantolon-kazak, gece ise gecelik giyiyordu “Judy’nin Ed ve Lorraine’e ait olduğunu hakikaten hissettirmek istediğimiz için, onların gardırobundaki bazı renkleri Judy’ninkine de ekledik” diyor Butler.
Sıfırdan üretilmiş önemli bir kostüm ise oyunculardan biri için değil, eşya odasında bulunan nesnelerden biri için tasarlanan gelinlikti. “Bu filmleri böylesine eğlenceli yapan şey, hem normal karakterler için hem de apayrı, çılgın karakterler için kostüm hazırlamak; tıpkı eşyalar odasındaki gelin gibi” diyen Butler, şöyle devam ediyor: “Bu filmlerde daha önce gördüklerimizden bambaşka bir elbise yaratmak istedim. 1930’ların tarzından büyük ilham aldım ve fikirlerimi Gary’ye sundum. Buna ek olarak, 1970’lerden bir gelinliğin fotoğrafını bulduk. Böylece 30’lara aitmiş gibi görünen ama 70’lere ait öğeler içeren bir kostüm tasarladım. Bunun akrabadan akrabaya aktarılmış ya da bir ikinci el mağazasından alınmış bir gelinlik olduğunu ve giyen kişiye musallat olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor”.
Gelin, Butler’ın favorilerindendi ama tek favorisi değildi. Tasarımcı şunları söylüyor: “Kayıkçı kostümünü tasarlamak ilginç bir süreçti. Gary’yle birlikte geçmişte kayıkçının nasıl göründüğüne baktık. Stiks nehrinde karşıdan karşıya geçerken, ki burasının bataklık ya da benzeri bir akarsu olduğunu varsaydım, kayıkçı genellikle pelerin giyiyor ve maske takıyor. Benim tasarımımda tülbent bezi üzerine boyanmış, çamurlu, koyu renkler göreceksiniz. Maske bir başka departman tarafından yaratıldı ama beraberce onun üzerinde çalışırken çok eğlendik. Kostüme kukuleta ve birkaç tane tüy ekleyerek daha organik, adeta hayvani bir his yarattık. Bence ortaya oldukça dramatik bir sonuç çıktı”.
Son olarak, gözlerinin üzerinde bozuk paralar olan birkaç ceset içeren bir sekans için, Butler tasarımcı arkadaşı Spence’e de kostüm tasarladı. “Gary’yle bu konuda şakalaşmıştık ama sonra aklımdan çıkmıştı. Fakat çekimlerin yapılacağı gün bir oyuncunun gelmediği anlaşılmış. Bunun üzerine beni arayıp, ‘Cesetlerden birini oynama konusunda ciddi miydin?’ diye sordu. ‘Neden olmasın?’ diye düşündüm. Böylece Leah bana bir kostüm ayarladı —ki bu kolay değil çünkü boyum 1.83— ve saçımla makyajım yapıldı. Tuhaf ama gerçekten eğlenceli bir deneyimdi”.
Besteci Joseph Bishara çeşitli kereler günlük çekimlerin tamamlanmasının ardından ürkütücü atmosferden yararlanmak üzere, Plato 26’nın setine geldi. Burası evin iç mekanlarını ve doğal olarak eşya odasını barındırıyordu. Karanlıkta oturup alanın tüyler ürpertici enerjisini sindirip bunu filmin müziğine aktardı. Dauberman’ın ekibi hem karanlık temaları biraz hafiflikle dengelemek hem de hikayeyi 1970’lara demirlemek için, soundtrack’te o döneme ait birkaç şarkıya yer verdiler.
“Tematik olarak, bu filmlerden gerçekten gurur duyuyoruz. Bu yüzden, onları böylesine popüler yapan unsurlardan çok uzaklaşmak istemedik” diyor Dauberman ve ekliyor: “Patrick ve Vera da dahil olmak üzere bu oyuncu kadrosu ve bu mekanlar özellikle de eşya odası hakikaten hikayemizi benzersiz kılıyor. Filmin neredeyse tamamını daha önce yalnızca birkaç karede gördüğümüz bu evde geçirmek hikayenin açılımında korkuyu gerçekten ileri taşıyor ve önceki filmlerde oturtulmuş olan mitolojiyi genişletiyor.
“Bence izleyiciler ‘Annabelle Comes Home/Annabelle 3’ü izlemekten heyecan duyacaklar çünkü doğrusu, insanlar Annabelle’e doyamıyorlar” diyen Dauberman, sözlerini şöyle noktalıyor: “Annabelle’in kilit altında ve herkesin güvende olması gereken yerin ta kendisinde, onun serbest kaldığına tanık oluyorlar. Serbest kalan Annabelle hikayedeki insanları manipüle etmekle kalmıyor eşya odasındaki diğer kötücül nesneleri de manipüle ediyor. Umuyoruz ki filmimiz hem gerçekten eğlenceli hem de gerçekten dehşet verici anlar yaşatır. Filmin içine ilerleyen dönemlerde ele alabileceğimiz bazı ekmek kırıntıları da yerleştirdik. Anlatılacak havalı hikayeleri olan birkaç kötücül nesne daha olduğuna kuşku yok…”
Diğer film tanıtımları için tıklayınız.