Marvel’in en esrarengiz, en karmaşık karakterlerinden birisi olan, ölümcül koruyucu Venom, Oscar® adayı aktör Tom Hardy tarafından sinema perdesinde canlandırılıyor.
Tür Aksiyon Macera
Oyuncular Tom Hardy, Michelle Williams, Riz Ahmed, Scott Haze, Reid Scott
Yönetmen Ruben Fleischer
Senaryo Scott Rosenberg & Jeff Pinkner ve Kelly Marcel ve Will Beall tarafından Marvel Comic karakterlerinden uyarlanmıştır
Yapımcılar Avi Arad, Matt Tolmach, Amy Pascal
Yönetici Yapımcılar David Householter Stan Lee
Konu Başlıkları
Yapım Bilgileri
Marvel’ın en harika ve en karmaşık karakterlerinden biri, Eddie Brock’un (Tom Hardy) uzaylı sembiyot Venom’a konak olmasıyla ortaya çıkar. Gazeteci olan Eddie yıllardır Life Foundation’daki (Yaşam Vakfı) bilim insanı Carlton Drake’i (Riz Ahmed) alaşağı etmeye çalışmaktadır. Kariyerini ve kız arkadaşı Anne’le (Michelle Williams) ilişkisini mahvetmiş bir saplantıdır bu. Drake’in deneylerinden birini araştırırken, uzaylı Venom, Eddie’nin vücuduyla birleşince, Eddie birden bire müthiş süper güçlere ve hemen hemen her istediğini yapabilme imkanına kavuşur. Karanlık, öngörülemez ve öfke dolu Venom, Eddie’yi kendisinin de güçlendirici ve baş döndürücü bulduğu tehlikeli yetenekleri kontrol etmeye çalışmak zorunda bırakır. Eddie ve Venom aradıkları şeyi bulmak için birbirlerine ihtiyaç duyarken, gitgide bütünleşirler —Eddie nerede bitmekte, Venom nerede başlamaktadır?
Columbia Pictures, Marvel işbirliğiyle, bir Avi Arad-Matt Tolmach-Pascal Pictures yapımı olan Venom: Zehirli Öfke’yi sunar. Başrollerini Tom Hardy, Michelle Williams, Riz Ahmed, Scott Haze ve Reid Scott’ın paylaştığı filmi Ruben Fleischer yönetti. Marvel Comics çizgi romanlarına dayanan filmin senaryosunu Jeff Pinkner, Scott Rosenberg ve Kelly Marcel; senaryo hikayesini ise Jeff Pinkner ve Scott Rosenberg kaleme aldı. Venom: Zehirli Öfke’nin yapımcılığını Avi Arad, Matt Tolmach ve Amy Pascal; yönetici yapımcılığını ise David Householter, Stan Lee, Kelly Marcel ve Tom Hardy üstlendi. Filmin görüntü yönetimi ASC’den Matthew Libatique’in, yapım tasarımı Oliver Scholl’un, kurgusu ACE’den Maryann Brandon ve Alan Baumgarten’ın, kostüm tasarımı ise Kelli Jones’un imzasını taşıyor. Görsel efektler amirliğini Paul Franklin’in gerçekleştirdiği filmin müzikleri Ludwig Göransson’a ait.
Biz… Venom’uz!
Hepimizin içinde öfkeyle kaynayan bir şeyler vardır. Kişi (ya da şey) tetiklendiğinde, o öfkeyi serbest bırakmak harika bir his olmaz mıydı? Ahmağın birinin kafasını kökünden koparmak ne kadar da tatmin edici, dünyaya içinizde neyin kol gezdiğini göstermek ne de eğlenceli olurdu!
Eddie Brock için, o canavar –Venom– serbest kalmak üzeredir ve kişiliğinin karanlık yüzü kelimenin tam anlamıyla ortaya çıkacaktır.
Venom’ın Marvel tarihçesindeki en sevilen karakterlerden biri olmasının bir nedeni var. O; tehlikeli, korkutucu, kestirilemezdir ve karanlık zekasına denk bir şiddet eğilimi vardır. Üstelik, tüm bu özellikler, kocaman beyaz gözler, jilet gibi keskin dişlerle dolu bir ağız ve uzun, kıvrak, kaslı bir dil paketiyle birlikte gelmektedir.
Venom: Zehirli Öfke’nin merkezinde tek bedende –Tom Hardy’nin canlandırdığı– bir değil iki anti-kahraman yer alıyor: Güçlü ve yozlaşmış olanları ifşa etme çabasındaki, egosuyla hareket eden, saplantılı Eddie; ve Eddie’yle bütünleşen, inanılmaz süper güçlere sahip, tüyler ürpertici uzaylı sembiyot Venom. Birlikte her şeyi yapacak güçtedirler. Venom öfkeden beslendiği için, bu gerçekten ürkütücü bir bileşimdir. Hakiki anlamda sembiyotik bir ilişki de taraflar, iyi ya da kötü yönde, birbirlerini etkilerler…
Talihsiz bir dönem geçirmekte olan, egosunun güdümündeki muhabir Eddie Brock ile Venom’ın sunduğu ikilik –fiziksel olarak ve kalıcı bir şekilde, kişinin potansiyelini görme gücü– bir anti-kahraman konsepti olarak yapımcı Matt Tolmach’a özdeşleşilebilir geldi. “Eddie Brock pek çoğumuz gibi” diyen Tolmach, şöyle devam ediyor: “Eddie küçük insanları koruyan, masumları savunan bir insandı. Fakat ne yazık ki kendi bindiği dalı kesti. Kestirmelere başvurdu. Egosu var ve asabi. Tez canlı. Bu film onun öncekinden daha iyi bir versiyonu olmasını konu alıyor ve daha iyi olmasının tek yolu Venom’la karşılaşması”.
Yapımcı Avi Arad Venom: Zehirli Öfke’deki komplike ama eğlenceli tarz karışımlarının süper kahraman geleneklerini ters yüz eden bir film yapma fırsatı sunduğunu belirtiyor: “Eddie Brock ve Venom beraberce birbirlerinin hayatlarını değiştiren iki bambaşka varlık. Bu hikaye korkutucu, yoğun ve feci komik. Sert ve karanlık ama hafif ve iyimser bir his veriyor; ve eşsiz hikayesiyle süper kahraman filmleri öbeğinden sıyrılıp çıkıyor”.
Arad şöyle devam ediyor: “Eddie, Venom’ın iyi tarafını etkiliyor. Venom ise Eddie’nin vicdanı oluyor. İnsanlığın geri kalanını kurtarmak için iyi ile kötünün birbirini etkilemesi gerekiyor”.
Yönetmen Ruben Fleischer –kendisi, imzasını taşıyan kült hit Zombieland’le Sony Pictures’ın başarı hikayesi olmuştur– Venom: Zehirli Öfke’nin yönetmen koltuğuna oturduğunda, yapımcılar karşılarında Marvel’ın en sert karakterinin muadillerine hiç benzemeyen, heyecan dolu bir film ortaya çıkarabileceğini en iyi şekilde anlayan biri olduğunun farkındaydılar. Öte yandan, yapımcıların farkında olduğu bir şey daha vardı: Venom ile Eddie Brock’un kişiliklerini bütünleştirmek için çok yetenekli bir aktör gerekiyordu.
Eleştirmenlerin beğenisini toplamış bir aktör olan Tom Hardy’nin –çağdaş sinemada en karmaşık bazı karakterlerin ardındaki adam– başrolü kabul etmesi yapımcıların beklentilerinin de üzerindeydi.
Hardy’yi günün adamı, kendi döneminin usta bir oyuncusu olarak gördüğünü söyleyen Fleischer, şunları kaydediyor: “Tom tüm zamanların en iyi aktörlerinden biri; doğuştan yetenekli ve perdede çok karizmatik. O gerçek bir sinema yıldızı. Şu anda da en parlak günlerini yaşıyor, tam gaz ilerliyor ve her görünümde, her anda, her ayrıntıda ve her sözcükte çok şey başarıyor”.
Fleischer sözlerini şöyle sürdürüyor: “Hakikaten çok ilham verici. Sanırım ekipteki herkes de onun Eddie Brock’u hayata geçirmedeki seçimine hayran kaldı. Üstüne üstlük, Tom çok komik bir adam; sinemaseverler için Venom’ın sunmasını istediğimiz şey işte tam olarak buydu”.
Venom: Zehirli Öfke’nin esasları her çizgi roman yaratıcısının bir karakter için hayal ettiği türde: Kendi genişleyen hayatının fitilini ateşleyen hızlı bir giriş ve yolun her adımında heyecan ve sevinç dolu hayranlar. İlk olarak yirmi beş yıl önce The Amazing Spider-Man çizgi romanının 300. sayısında yer alan Venom’ın süper kötü kimliği Marvel’ın sadık okurları için en ilgi çekici ve eğlenceli karakterlerden biri oldu.
Başlangıçta, Venom, Örümcek Adam çizgi romanları için okuyucuların korkacağı, dehşet verici bir hasım olarak yaratılmıştı ama tam tersi oldu. Örümcek Adam hayranları bu açık sözlü, esprili anti-kahramana aşık oldular. Dikkat çekici görünümü, sıradışı kökeni ve karanlık-aydınlık temaları insanları ona bağımlı hâle getirdi ve bir hayran kitlesi oluştu. Bunun üzerine, kendi adını taşıyan bir seri oluşturulan Venom, Marvel tarihinin en sevilen karakterlerinden biri oldu. Şimdi, Venom beyaz perdeye kendi filmiyle geliyor.
Yapımcılar Venom’ın baş düşmanı –bir anti-kahramanın kötü adamı, bir baş belasının karşısında yer alan bir kötü– olan Life Foundation başkanı Carlton Drake karakteri için, role hem zarafet hem de keskinlik getirecek bir oyuncu istediler.
Ahlaksız ama sofistike kötü adamlarını Altın Küre ödüllü Britanyalı aktör, rapçi ve aktivist Riz Ahmed’de buldular. Carlton Drake, ilk bakışta, insanlığın iyiliği için Life Foundation’ı kurmuş, hayırsever bir bilim insanı ve mucit gibi görünmektedir. Ancak, gerçek şudur ki yumuşak konuşmalı bu vizyoner, aslında başkalarının hayatına mâl olan kendi yalanlarına inanmaya başlamış, anlaşılması zor bir suçludan başka bir şey değildir.
Fleischer, “Uzun zamandır Riz’in büyük bir hayranıydım ve onunla çalışmak için can atıyordum. O en heyecan verici aktörlerden biri. Ekibimizde Hardy vardı ve Riz de hemen yanı başında olacaktı. Bu yüzden, onu filmimizin kötü adamı Carlton Drake olarak oyuncu kadrosuna dahil etmek inanılmaz heyecanlıydı. O, filmimizde, dünyanın yaklaşmakta olan sonu yüzünden hüsran yaşayan, dahi bir kötü adam” diyor.
Yapımcı Avi Arad, Carlton Drake’i özellikle dikkat çekici bir kötü adam olarak görüyor çünkü cazip bir ayrıcalık ve zeka kabuğuna sahip. “Işıltılı, benzersiz ve feci tehlikeli biri çünkü bütün imkanlar elinin altında; ve dünya onun mükemmel olduğunu düşünüyor çünkü hakkındaki gerçeği bilmiyorlar” diyor Arad.
Yapımcı Matt Tolmach, rolü Ahmed’e vermek suretiyle, ihtiyaç duyulan yelpazeyi sunabilecek bir aktör bulmuş olduklarını aktarıyor: “Carlton Drake insanlığı kurtarmaya çalışıyormuş gibi konuşuyor ama film süresince çılgınlığı açığa çıkıyor ve kontrolünü kaybediyor. Riz aklı başında ile deliyi başarıyla bütünleştirebiliyordu; işte onu rol için mükemmel kılan buydu”.
Aktörün kendisi ise Carlton Drake’i günümüz dünyasında büyük düşünen ve yüksek sermayeye sahip vizyonerlere duyulan hayranlığa parmak basmak için bir araç olarak gördüğünü dile getiriyor: “Carlton Drake yeryüzündeki hayatın gerçekliğine ve insanoğlunun gezegene yaptıklarına bakıp, bu keşmekeş içinde bir gelecek bulmamız gerektiğini söylüyor. Ve ona göre, gelecek uzay keşfini içeriyor. Bu amaç, insanların uzayda bir yuva bulabilmesi için uzaylı teknolojisi ve uzaylı yaşam formlarıyla haşır neşir olmayı gerektiriyor. Ve sizlerin de bildiği gibi, günümüzde gerçek girişimciler de bu yolda ilerliyorlar”.
Ahmed sözlerini şöyle sürdürüyor: “Fakat Drake’in yolculuğu biraz karmaşık. Kendisini yıkmak isteyen gazeteci Eddie Brock’un tanrıvari sembiyotik yaratıklarla başarılı bir şekilde sembiyoz (ortakyaşam) durumuna geçmesi karşısında büyük bir hayal kırıklığı yaşar. Ve bir de her zaman şu soru var: Omlet yapmak için kaç yumurta kırmaya hazırsınız?”
Hikayenin zıt karakterlerini canlandıracak aktörler kadar, Eddie’nin eski kız arkadaşı avukat Anne Weying’i oynayacak ideal kadını bulmak da önemliydi çünkü o, pek çok açıdan hikayenin merkezindeki itici güçtü. Neyse ki, hikayenin başında, kullandığı hilekar yöntemler yüzünden Eddie’den ayrılmak zorunda kalan Anne rolü için yapımcılar ödüllü aktris Michelle Williams’ı ekibe dahil etmeyi başardılar.
Williams, “Anne onu seviyor olsa da, artık onun korkunç davranışlarına göz yumamıyor. Fakat sevgisi aslında bitmemiş; onları film boyunca birbirlerine bağlayan şey bu” diyor.
Aktris, Tom Hardy’yle çalışma fırsatını heyecan verici bulmakla beraber bunun aynı zamanda bir meydan okuma olduğunu belirtiyor: “Gerçekten de Tom’un yapamadığı tek bir şey yok. İnsanın aklını başından alacak kadar yetenekli. Onunla çalışmak çok heyecanlı çünkü mantıksız sıçramalar yapabiliyor. Sizi birdenbire sahnenin içinde bambaşka bir yere, mantıken hiç aklınıza gelmemiş yerlere götüren sıçramalar yapabiliyor. Bu çok eğlenceli ve özgürleştirici. İşe gittiğinizde kendinizi nerede bulacağınızı tam olarak bilemiyorsunuz; işin heyecanlı yanı da bu”.
Bu gelgit Eddie ile Anne arasındaki ilişkinin doğasına da yansıyor: Anne bir yandan kendini korurken, bir yanda da Eddie’nin en iyi yanını ortaya çıkarma mücadelesi veriyor. Yapımcı Avi Arad şuna dikkat çekiyor: “Anne hikayenin merkezinde. Ne vazgeçiyor ne de teslim oluyor ve gereken neyse onu yapıyor. Eski Eddie’yi geri almak istiyor ve bunun işaretlerini görüyor”.
Tolmach bu görüşe katılırken, Williams’ın Anne’in ikilemini hayata geçirmek için mükemmel seçim olduğunu doğruluyor: “Michelle, Anne’in seçimlerini sahiplenmekten korkmadı. Anne ve Eddie’yle ilk karşılaştığımızda, hayatları harika, hatta mükemmel. Anne’in filmdeki yolculuğu güç ve sadakat içeriyor. Çok etkili bir karakter”.
Anne filmdeki tek etkili kadın karakter değildi. Jenny Slate’in canlandırdığı Dora Skirth de Carlton Drake’in vakfı Life Foundation’da çalışan ve nihayetinde laboratuvardaki insanlık dışı uygulamaları gizlice ihbar eden bilim insanı olarak hikayede kayda değer bir role sahipti.
Yönetmen Ruben Fleischer bu konuda şunları söylüyor: “Jenny filmde kendi tiplemesinin biraz dışına çıktı; herkes onu komedyen olarak görüyor. Ama bu filmde, oldukça dramatik bir rol üstlendi. Ve bence harika olan şey şu ki Jenny’yi perdede gördüğünüzde onu kabulleniyor, umursuyor ve onunla empati kuruyorsunuz. Rol için bu çok önemliydi”.
Jenny Slate, Dora’yı canlandırmanın cazip yanının karakterin dışarıda bırakılmaması olduğunu belirtiyor: “Dora’nın sevdiğim yanı yardıma muhtaç bir kadın karakter olmayışı; ayrıca çaresiz de değil. Bilgiyi elinde tutan kişi. Erişim izni olan kişi. Eddie’ye ihtiyacının olma nedeni ise onun bir gazeteci olması. Fakat bu, çoğu zaman bir kadının bir erkekten yardım istemesi gibi sıkıcı, normal dinamikten farklı. Aslında, kartlar Dora’nın elinde”.
Tolmach ise şunları ekliyor: “Jenny bu filmde risk alıyor; hem kendi olarak hem de karakter olarak. Dora patronu Carlton Drake’i ifşa etmek için Eddie’yle iş yaparken kendi hayatını tehlikeye sokuyor. Bu büyük cesaret ister”.
Jenny Slate filmdeki patronu Carlton Drake karakterinin, tüm kötülüğüne rağmen neden yadsınamaz bir çekime sahip olduğunu şöyle açıklıyor: “Bana kalırsa, Carlton Drake karakteri bir bakıma çok çekici. Onu izlemek istiyorsunuz çünkü hemen hemen herkesin yapabileceği bir şeyi temsil ediyor: Kişide en iyi ve en güçlü olan yanları geliştirme. Fakat sahip olunacak güçler için kişinin kendini yükseltmesi gerçekten çok ama çok tehlikeli. Drake zehirli bir hayali olan bir adam”.
Venom: Zehirli Öfke’nin güçlü oyuncu kadrosunu tamamlayan isimler şöyle: Anne’in her daim mükemmel yeni erkek arkadaşı ve Anne’e eski erkek arkadaşıyla ilgili şüphelerini aktarıp derhal nasihatte bulunan Dr. Dan rolündeki Reid Scott; ve Life Foundation güvenlik müdürü olan, Carlton Drake’in emriyle Eddie’yi durdurmak için hiçbir engel tanımayacak Roland Treece rolündeki Scott Haze.
Efekt Sanatçıları Hınçlarını Alıyorlar!
Dikkat çekici, tüyler ürperten, devasa ve sinir bozucu Venom, çizgi romanlarda gördüğümüz hiçbir karaktere benzemiyor. Karakter hayata geçirilirken, görünümünün doğru olmasının pek çok hayran için son derece önemli olduğu biliniyordu. Dişlerin keskin, gözlerin tehditkar ve dilin de aşırı derecede ürkütücü olması gerekiyordu.
Aslında, insan ile uzaylının bileşimi olması açısından, Venom sıradışı bir baş karakter. Onu gayet gerçek ve yetenekli Tom Hardy ile aynı ölçüde yetenekli görsel efektler departmanı bilgisayar kullanarak hayata geçirdi. Tamamlanmış hâli perdede bütünüyle bilgisayar ürünü olacağı için, Venom’ın izleyicileri hayrete düşürecek kadar organik, onları karaktere bağlayacak kadar da sert olarak yaratma görevi iki Oscar® ödüllü görsel efektler amiri Paul Franklin’e teslim edildi. Tom Hardy’nin performansı, görsel efektler ekibini en üstün, tamamen dijital bu anti-kahraman karakteri yaratmaya teşvik etti.
Franklin ile yönetmen Ruben Fleischer’ın başlangıçta yaptığı değerlendirmeler doğrultusunda, Venom’ın hareketlerinin bir insanınkine benzememesi hedeflendi. Franklin bu konuda şunları söylüyor: “Venom bugüne dek gördüğümüz herhangi bir karakterden çok farklı. İnsana biraz benziyor ama bir insanın yapabileceğinden çok daha fazlasını yapabiliyor. Vücudundan dokunaçlar çıkartabiliyor. Vücudunun şeklini değiştirebiliyor. Rakiplerinden gelen inanılmaz darbelere dayanabiliyor. Ayrıca, bazen neredeyse tamamen sıvıdan oluşmuş gibi göründüğü ilginç bir niteliği var. Neredeyse yenilmez bir karakter ama tam olarak değil: Küçük bir yumuşak karnı var”.
Franklin, Venom’ın bütün hâlini yaratmakla kalmadı, aynı zamanda sembiyotun görünümü ve hareketlerini de yarattı. “Bir sembiyot birinin derisindeki gözeneklerden sızıp, beden tarafından emilebilir, giysiler üzerinde ilerleyebilir” diyen Franklin, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Siyah sembiyotla ilk karşılaştığımızda, şekli olmayan siyah bir pelte gibi görünüyor. Daha sonra, Eddie’yle bütünleştiğinde, Eddie’nin bedeninin üzerinde bir deri oluşturuyor. Amacı onu, olağanüstü beyaz gözleri adeta bir katil balinanın üzerindeki beneklere benzeyen, kaygan bir yaratık olan Venom’a dönüştürmek”.
Venom’ın sıvıya dönüşebilmesi; dallanıp budaklanarak ağlar ve sicimler oluşturabilmesi ve dokunaçlarını vücudundan ateş edercesine fırlatabilmesi, görsel efektler departmanının işini oldukça zorlaştırdı; aslında bunlar ekibin gerçekleştirmesi gereken efektler içinde en meşakkatli olanlardı. Franklin, “Dövüşürken sürekli olarak etkili ve dinamik olarak şekil değiştirebiliyor. Riot’la dövüşürken ise, benzer şeyleri çok daha olağanüstü şekilde yapabiliyor. Çok keskin kenarlı ve jilet gibi bir karakter bu. Tüm bunlar karakter animasyonunu ve ayrıca görsel efekt animasyonunu kayda değer ölçüde zorlaştırıyor” diyor.
Venom’ın alameti farikası olan sivri dişlerle dolu ağzı tam olarak 180 derece açılabilen bir çeneye sahip. Ağzını açtığında, bir diğer alameti farikası olan olağanüstü uzun ve hareketli dili ortaya çıkıyor. Franklin şunları aktarıyor: “Venom hem bir kahraman hem de anti-kahraman olduğu için biraz gergin. Dolayısıyla, hiçbir zaman onun ne düşündüğünden ya da ne yapacağından pek emin değiliz. Sonuçta karakterde Jekyll ve Hyde tarzı bir durum var. O şey Eddie’yi ele geçiriyor ve çoğu zaman bunu onun isteği olmadan yapıyor. Fakat sonra, hikaye geliştikçe, birbirleriyle uyum içinde oluyorlar”.
GE ekibi yapım sırasında sete 2,10 metre boyunda bir stant yerleştirdi. Bunun üzerine GE referans küresini içinde barındıran bir kask yerleştirildiğinde, standın boyu daha da uzadı. Bu GE referans topu oyuncuların Venom’la etkileşirken bakmaları gereken noktaydı çünkü yaratığın gözleri yerden 2,40 metre yukarıda olacaktı.
Franklin bu konuda, “Bu harika bir çalışma yöntemi çünkü bu sayede Venom’ın sette fiziksel olarak ne kadar yer tutması gerektiğini biliyoruz. Ve böylece setteki diğer herkes –kamera, oyuncular, hatta setin kendisi– bu hacmi esas alıyor. Sonrasında dijital versiyonunu kayda eklediğimizde, Venom kareye tam oturuyor” diyor.
Franklin tasarım ve performans anlamında böylesine büyük boyutlu bir yaratık yaratmaktan ve tabi yaratığın sinemaseverler üzerinde yaratacağı etkiden memnuniyet duyduğunu belirtiyor: “Venom iri dişleri ve görünümüyle oldukça korkutucu. Bazı zamanlar bir iblisi andırıyor ama film boyunca devam eden derin bir mizah anlayışı, derin bir kara mizah var. Venom çok esprili ve alaycı bir karakter; bunu Eddie’nin karakterinden alıyor. Dolayısıyla, iki karakterimiz Eddie ve Venom filmde göreceğimiz bu yeni karakteri oluşturmak için birbirlerini büyük ölçüde tamamlıyorlar”.
GE ekibi film için Venom’ın yanı sıra, Riot’ın da aralarında bulunduğu toplam dört sembiyot yarattılar. Riot da tamamen bilgisayar yapımı bir karakter. O ve Venom filmin heyecan yüklü doruk noktasında kapışıyorlar. Gantry setinde sonuna kadar giden bu dövüş, yapımın iki ana karakterinin insan ve dijital uzaylı olarak dövüşlerini birleştiriyor.
Franklin, Riot’ı yaratmanın Venom’ı yaratmakla aynı olmadığını belirtiyor: “Tasarım açısından bakarsak, Riot yaratığının Venom’la aynı türden olduğunun ve aynı yerden geldiğinin belli olmasını istedik. Ancak yine de onu belirgin bir şekilde farklı yapmak istedik. Ayrıca, bunun yalnızca bir denkler savaşı olmadığından emin olmak istedik. Venom ve Riot’ın bambaşka yetenekleri, çok farklı becerileri olduğunun bariz olmasını hedefledik çünkü bu onların birbiriyle dövüşünü oldukça ilginç kılıyor. Kimin üstün geleceğini anlamaya çalışacaksınız”.
Franklin final dövüşü için –sırf aksiyon değil ortamlar için de– gereken görsel efekt miktarının göz korkutucu olduğunu açıklıyor: “Bu bizi gerçekten mutlak sınırımıza itti, daha önce gitmediğimiz yeni alanlara itti; yeni tekniklere, yeni fikirlere. Bunun parçası olmak çok ama çok heyecan vericiydi”.
Filmin görkemli final dövüşüne mekan oluşturan Gantry setinde oyuncuların fiziksel performansları için kablo düzenekleri kullanıldı. Her ne kadar oyuncuların etrafı mavi ekranla kaplı idiyse de, oyuncuların etkileşebileceği, düşüp yuvarlanabilecekleri bir ortam olması için Gantry seti fiziksel olarak inşa edildi. Fleischer özellikle dövüşün büyük anları konusunda heyecanlıydı. “Final dövüşünün o keşmekeşi içinde Drake ve Eddie’nin ortaya çıktığı bazı dakikalar var. Bu muhteşem olacak!”
Dövüş sahnelerinin çoğu için –en deneyimli dublörler için bile manevralar insanüstü olduğunda– gerekli dijital dublörlerin yaratımına yardımcı olması için Captured Dimensions şirketinden üç boyutlu bir tarama düzeneği getirtildi. Salisede bir çekim yapan 130 DSLR kameralar tarafından görüntülenen tüm oyuncular üç boyutlu olarak tarandılar. Bu sayede tüm oyuncular bilgisayarda yaratılıp tamamen üç boyutlu olarak filme aktarılabildiler.
Franklin ve ekibi Venom için yaratılmış her GE çekimine mutlak bir gerçekçilik katmak için durmaksızın çalıştılar. GE ekibinin sorumluluklarından biri de altıgen bir yapı olan Life Foundation binasının tamamını yaratmaktı. Körfeze bakan binanın ötesinde, uzakta Golden Gate Köprüsü ve San Francisco şehri görülüyordu.
Franklin, çatıda yetişen çim ve güneş panelleri gibi ayrıntılarıyla Life Foundation’ın dış mimarisi için yapım tasarımcısı Oliver Scholl’u övüyor. Franklin, “Arı kovanını andıran bu inanılmaz yapı –yine Life Foundation’ın içinde görülen altıgen yapıyı taklit ediyor– bir uzay mekiği fırlatabilecek bir roket fırlatma rampası da içeriyor. Bunu dijital olarak yarattık ama sonrasında gerçek ortama fark edilmeyecek şekilde entegre ettik” diyor.
Franklin’in GE ekibi olabildiğince gerçekçi görüntüler elde etmek amacıyla Marin’e gidip tüm ortamı en küçük ayrıntısına kadar görüntüledi. Yapım ekibi GE ekibinin çektiği görüntülere ek olarak helikopterle topografik yapıyı da görüntüledi. Tüm bu gerçek imgeler bir araya getirilerek, mavi perde arka planında canlı görüntüler yaratmakta kullanıldı.
Yapım post prodüksiyon aşamasına geldiğinde, GE ekibi Double Negative’in Londra’daki genel merkezine geçtiler. Yanlarında DNEG’in Hindistan şubesindeki Venom ekibinden bazı üyeler de vardı. Üç Oscar® ödüllü tesiste, Venom üzerindeki çabalar doruk noktasındayken 500 kişilik bir ekip çalışıyordu.
Ses (Ve Hiddet)
Yapımın ses miksercisi Michael Koff’u Venom setinde özel bir zorluk bekliyordu. Yapımda kırk günden uzun bir süre pek çok sahnede Venom’ın sesinin Eddie’yle içsel bir diyalog kurması gerektiği için, Koff ve ses ekibinin Venom’ın sesini çekimler boyunca hayata geçirmek üzere pratik bir yol bulması gerekiyordu.
Koff bu konuda şunları söylüyor: “Tom Hardy her sabah bizimle 20-30 geçiriyor ve o günkü sahnelerin üzerinden geçiyordu; Venom’ın sahnedeki okumalarını ve kayıtlarını yapıyorduk. Tom daha sonra saç ve makyaj departmanına geçip çekimlere hazırlanıyordu. Ardından, playback operatörü ve ben sette Tom için playback giriş noktalarını yaratıyorduk”.
Koff ve ekibi Venom diyalogları için aynı kayıtlar yaparken sesinin ürkütücü ve derin çıkması için ses efektleri eklediler. Hardy’nin kulak içi kulaklığına her sahne için Venom’ın diyaloğunu gönderdiler.
Koff, “Tom sete çekime hazır bir şekilde gittiğinde, kulağına konuşan Venom karakteriyle çoktan prova yapmış gibi hissediyordu”. Bu uygulama sette etkili bir gerçeklik yarattı çünkü filmde de Venom’ın sesini sadece Eddie’nin duyuyor olması gerekiyordu. Hardy’nin kullandığı kulaklık diğer oyunculardan hiçbirinin herhangi bir sahnede Venom’ı duyamadığı anlamına da geliyordu.
Hardy’nin sürekli değişen Eddie Brock performansını güçlendirmek için gereken tek şey kulaklığın takılmasıydı. “Ne zaman sette olsak ve Tom, Venom’la diyaloglarını duyduğu kulaklığı taksa, Eddie Brock’a bir özgüven havası geliyordu. Eddie’nin performansını Venom güdümlüyordu” diyor Koff ve ekliyor: “Venom’ın diyaloğu sahneyi belirli bir yöne itiyordu. Sette Venom’ın canlı sesinin olması gerçekten işe yaradı”.
Ölümcül Vizyon: Yapım Hakkında
Görüntü ve Görüntüleme
Venom’ın izleyiciler üzerinde yaratacağı etkide en önemli unsur görünümüydü. Bu da Ruben Fleischer ile görüntü yönetmeni Matthew Libatique arasında filmde yaratmak istedikleri dünya konusunda yakın bir işbirliği gerektiriyordu.
Fleischer bu konuda şunları söylüyor: “Matty’yle bu filmin görüntüsünü hazırlama sürecinde birçok farklı film hakkında konuştuk ama en sonunda John Carpenter’ın 1980’lerdeki korku filmlerinden esintiler kullanmaya karar verdik: Çok kasvetli ama güzeller. Ayrıca, çizgi roman tuvallerinden ilham aldık. Ve her fırsatta filmin belirgin bir görünümü olmasına odaklanmaya çalıştık”.
Bu çizgiyi yakalamak için tüm departman sorumluları arasında güçlü bir işbirliği zorunluydu. Fleischer; Matthew Libatique, yapım tasarımcısı Oliver Scholl ve GE amiri Paul Franklin’den oluşan bir kilit ekip oluşturdu. “Böylesine etkileyici bir görüntü yaratabilmek yapım tasarımcısı Oliver ile görüntü yönetmeni Matty’nin gerçekten organik bir şekilde birlikte çalışmasının sonucu” diyor yönetmen.
Yapımın teknik donanımı mevcut olan en iyi aletleri içeriyordu: Alexa kamera, MoVi ve Steadicam kullanımı; Gryphon Dynamics Heavy Lifter Drone X8’le elde edilmiş drone’la görüntüleme. Bir teknisyen, bir hava kamerası operatörü ve bir drone operatöründen oluşan üç kişilik bir ekibin yönettiği yirmi kilo ağırlığındaki bu drone, Atlanta merkezinin yüksek binalarının üzerinde süzülerek gece çalışmalarını görüntüledi.
Kostümler
Kostüm tasarımcısı Kelli Jones’un Venom çalışmasının merkezinde Eddie Brock’un iki dünyası –bir ilişkisi olan başarılı bir gazeteci olduğu dönem ile Eddie’nin hayatının düşüşe geçtiği dönem– arasında kesin bir ayırım yaratmak vardı.
Jones bu konuda şunları söylüyor: “Eddie’nin giysileri sade pamuklular ve doğal kumaşlardan. Pratik biri olduğunu göstermek için ona yıpranmış, pek stilize olmayan kahverengi bir ceket giydirdim. Eddie’nin kirli kot pantolonuna Reebok boksör botları eşlik ediyor. Bu ayakkabı son derece alışılmadık ve tuhaf bir seçim oldu: Kırmızılı siyahlı, beyaz bir çift bot”.
Jones varlıklı bir yeni teknoloji vizyoneri olan, Riz Ahmed’in canlandırdığı Carlton Drake için gerekli araştırmayı yaptığını ifade ediyor: “Drake bir milyarder. O yüzden, biz de günümüzdeki milyarderlere baktık ve hepsinin temelde belli bir görünümü olduğunu fark ettik: Temiz ve zarif giyiniyorlar, ister üzerlerinde boğazlı kazak ve ceket olsun, ister gömlek kravat”.
Eddie’nin zorlu yaşamı ile Carlton Drake’in gücü arasındaki farkı yakalamak son derece önemliydi. “Eddie, Carlton Drake’in zıttı bir dünyada yaşıyor” diyor Jones ve ekliyor: “Onları bir arada gördüğünüzde, birçok şeyi hemen anlatan, çarpıcı bir tezat söz konusu”.
Filmdeki kıyafetlerin pek çoğu sıfırdan yaratıldı; uzay mekiğinin kaza sahnesi için hazırlanmış uzay kıyafeti de istisna değildi. Jones bir NASA kıyafeti kiralamak istemedi; gerçi bütçe ve zaman kısıtlaması da zaten buna elvermezdi. Dolayısıyla, yönetmen Ruben Fleischer’a göstermek için otuz uzay kıyafeti çizimi yaptı. Fleischer bunlardan bir tanesini seçtikten sonra, Jones kahraman kıyafetine karar verilene kadar, üç ayrı kumaştan bu kıyafeti üretti.
Bilinçli olarak sıfırdan yaratılan bir diğer kostüm ise Life Foundation laboratuvarlarında giyilen önlüklerdi. Önlüklerin hepsi kişiye özel, üste oturan, yaka çizgileri nispeten keskin kostümlerdi. Life Foundation güvenlik görevlilerinin üniformalarının yakaları şirket logosuyla aynı kenarlara sahip olacak şekilde tasarlandı. Jones bu konuda şunu söylüyor: “Life Foundation’ın içeride çalışan tüm elemanları sırf kendileri için tasarlanmış çok belirgin bir görünüme sahipler. Bu görünümler steril, erişilmez ve bir şekilde göz korkutucu bir çalışma ortamı yaratmak için incelikle bir araya getirildiler. Bu çok bilinçli bir çabaydı”.
Jones’un giydirmek zorunda olduğu en kalabalık sekans Malezya köyündeki sekanstı. Jones ve ekibinin altmıştan fazla köylüye kostüm hazırlaması gerekti.
Film Arabaları
Venom: Zehirli Öfke, filmdeki tüm hareketli taşıtları temin eden ve denetleyen, birinci sınıf bir araba koordinatörüne sahipti: Sean Ryan. Yapımın en büyük taşıtlarından biri MRAP’ydi (Mayına Karşı Korumalı Araç). Bu canavar taşıt Irak Savaşı için üretilmişti ve ordu haricinde kullanıma açık değildi.
Venom: Zehirli Öfke’de, içi koyu gri renkli mat siyah MRAP sembiyotları güvenli bir şekilde Life Foundation’a taşıyor. Ryan ve ekibi taşıtı sahte kapılar ve gövdeyle modifiye etti ve motoru fıstık yağıyla çalışacak şekilde dönüştürdü. Ryan ve ekibinin yarattığı fiberglas gövde versiyonu, gerçeği 4,5 ton ağırlığında olan MRAP’ye kıyasla aracın daha kolay manevra yapmasını sağladı.
Filmde yer alan diğer ağır araçlar ise Carlton Drake’in “Paralılarının” kullandığı Dodge Jeep Cherokee SRT’lerdi. Bu taşıtlar normalde 480 beygir gücüne sahiptirler ama Ryan ve ekibi yüksek aksiyonlu kovalamaca sekanslarına ayak uydurabilmeleri için onları 707 beygir gücüne yükseltti.
Mat siyah bu ciplerden on iki tanesi kovalamaca sekansında kullanıldı ve filmin sonunda hepsi de mahvolmuştu. Sean, “Dört çekerli bu cipleri iki çekerliye dönüştürerek, güvenli ve amaca uygun olup olmadıklarını görmek için deli gibi test ettik” diyor.
Eddie Brock’un tercihi olan Ducati Icon Scrambler motosiklet de filmde önemli yer tuttu. Ryan şunu belirtiyor: “Ducati Icon Scrambler spor bir motosiklet sayılır. Onu rahatça kontrol edebilirsiniz. Hafif ve çeviktir”.
Film boyunca, her biri mat renklerde boyanan altı motosiklet kullanıldı. Ryan, Ducati’yle San Francisco’da çekim yapma konusunda, “Burada ikinci birimimiz Ducati’nin sürat yaptığı çeşitli tehlikeli sahneleri çekti. Motosikleti tepelerden uçurduk, bazen yerden 2-2,5 metre havalandırdık. Araç harikaydı. Hiç sorun yaşamadık. Bunun için gerçekten minnettarız” diyor.
Ryan, ayrıca, Ducati’li tehlikeli sahnelerin filmin geçtiği yerde kaydedilmesinden de mutluluk duyduğunu belirtiyor: “Atlanda gibi şehirlerde daha müsait caddelerde yapabileceğimiz her şeyi yapıyoruz. Fakat tepeleri San Francisco’dan başka yerde bulamazsınız. Bu ikonlaşmış arka planı burası haricinde hiçbir yerde göremezsiniz”.
Ryan’ın temin ettiği ve film için modifiye ettiği diğer araçlar şöyle sıralanabilir: Dora Skirth’ün kullandığı, bu bilim insanı için mükemmel bir seçim olan mavi Volvo 560; Eddie Brock’un penceresinde kendi yansımasını ilk kez Venom olarak gördüğü Toyota Prius; ve ambulanstan mopetlere, kamyonetlerden daha pek çok araca, Tayvan sekansında görülen araçların büyük çoğunluğu.
Sembiyot Nedir?
Sembiyotlar son derece akıllı yaşam formlarıdırlar; yapışkan sıvı kütlelerinden ibaret değildirler. Farklı sıcaklıklara dayanabilen ve tamamen adapte olabilen uzaylılardır.
Sembiyotlar bir konağı ele geçirdiklerinde, deriden içeri nüfuz eder, sıvılaşır ve içerilere ilerleyip merkezi sinir sistemine etkili bir şekilde bağlanmak için deri katmanlarında dolanırlar. Konak bedenin omuriliğine ve belli başlı sinir düğümlerine yayılırlar. Daha sonra, insan bedeni etrafında bir kabuk oluşturmak üzere yeniden derinin altına sızarlar.
Her bir sembiyot yalnızca belli insanlarla birleşebilir; tıpkı organ naklindeki gibi uyumluluk koşulları söz konusudur. Doğru eşleşmeyi bulmak zorundadır. Bu hikayede Eddie ve Venom işte böyle bir mükemmel eşleşmedir. Bir sembiyot bir insanın bedenine girdiğinde onu içeriden dışarıya doğru yer. İnsanın hayatta kalabilmesi için, sembiyotun er ya da geç bedenden çıkartılması gerekir.
Venom: Zehirli Öfke’de, sembiyotların kendi planları vardır: Kendilerini yakalatıp dünyaya getirtirler. Amaçları gezegeni keşfedip burasının toplu olarak gelmeleri ve hızla yayılarak kendi türlerinin sürekliliğini sağlamaları için uygun bir yer olup olmadığını görmektir.
Venom: Zehirli Öfke’de, dört sembiyot vardır: Siyah Venom sembiyot, bir mavi sembiyot, bir sarı sembiyot ve bir de, Riot adında gümüş renkli bir sembiyot. Riot, Carlton Drake’i ele geçirir ve filmin finalinde Venom ile Riot sadece sembiyotların dayanabileceği şiddette bir mücadelede karşı karşıya gelirler.
Tom Hardy