Başlangıçları farketmeli öncelikle! Belki de perspektifimizin açısıyla oynamalı biraz. Başlangıçlar nedir, onu özümsemeliyiz ilk adım olarak. Hayatımızın ana başlıklarının başlangıçlar olduğunu kendimize hatırlatmalıyız tekrar tekrar.
Küçük bir farkındalık yaratmak bir çok şeye bakış açımızı değiştirecektir. Yeni günün başladığını doğan güneşten, yeni bir şarkının başladığını introdan, yeni bir yolda yürümeye başladığını attığın ilk adımdan, yeni bir yazı yazmaya başladığını çevirdiğin sayfadan, yeni bir ayın başladığını takvimde çevirdiğin yapraktan anlarsın, değil mi? Bu örneklerin varyasyonları düşünüldüğünde oldukça artmaya devam edecektir hatta sonu gelmeyen bir örnek kümesinde bulacaksındır kendini.
Bahsedilen olaylara bakıldığında aslında her yeni şey için yeni bir hareket ve durum söz konusu. Yani ‘başlangıçlar’. Hayatın içine öyle bir yerleştirmişiz ki başlangıçları, sürekli gördüğümüz şeyler haline geldiğinden aslında görmemeye başlamışız ve çoğu zaman bunun farkında bile olamıyoruz. Nedeni çok basit; hayatın getirdiği koşuşturmacalar, bir şeyleri yetiştirme çabaları, bazen trafik saatine kalmamak adına 10 dakika önceki otobüse yetişme reaksiyonları. Tüm bunlar çok basit gibi görünen ama aslında ruh dengeni bir makine sistematikliğine çeviren hayatın puslu dayatmaları. Dayatma diye bahsediyorum, çünkü ancak kendine bir dayatma hissettiğin an durumun daha karmaşık ve çözülemez bir hal aldığını görürsün. Çoğu zaman kendini ve etrafını sezgileme duyguna ket vurursun farkında olarak veya olmayarak.
Maalesef bir çok şeyi ‘farkında olarak veya olmayarak’ diye bahsettiğimiz zamanlarda gözden kaçırmaya devam ediyoruz. Halbuki yeni olan her şey bize her zaman yeni bir heyecan, yeni bir mutluluk, yeni bir umut yaşatıp yeni hayaller kurdurmadı mı? En basit örneği, çocukluğumuzda bize alınan bayramlık kıyafetler. Bayram gelene kadar giyilmezdi kirlenmesin, ütüsü bozulmasın, şimdiden görülmesin diye; çünkü o senin için yeni bir kıyafetti ve belki de (her bayramda aynı şeyi düşündüğün gibi) şimdiye kadar sahip olduğun en güzel kıyafetlerdi.
İşte bu kadar basit ve net! Pazartesi, yeni bir haftanın bazen yeni bir ayın bazen de yeni bir mevsimin ilk günü. Yaşadığın hiç bir pazartesi bir öncekine veya ondan önceki pazartesilere benzemiyor, öncelikle zaman dilimi değişti; peki o zaman niye her yeni pazartesiye aynı pazartesiymiş gibi yaklaşılıyor ve algılanıyor?
Düşüncelerimiz, beklentilerimiz, önerilerimiz, planlarımız zamana bağlı değişebiliyorken ‘Pazartesi Sendromu’ diye oluşturulan kavramsal bir anlama bakış açımızı neden değiştiremiyoruz?
Aslında değiştirebiliriz. İlk yapılması gereken noktalardan biri ruh dinginliğini sağlamak diye düşünüyorum. Kendini motive edecek şeyler anlık zaman diliminde etkisini göstererek benliğine olumlu geri dönüşü yapacaktır.
Kış mevsiminde alarm çaldığında karanlık bir güne gözlerimizi açıyoruz hatta karanlık içinde geçirdiğimiz zaman oldukça uzun maalesef. (Kış mevsimi için buraya fazladan moral-motivasyon alalım lütfen:))
Sıcak yatağından bir hamleyle kaldır kendini, aç pencereni odana yeni bir hava girsin, oksijen döngüsü çoğalsın. Aç evindeki odaların ışıklarını, yapay da olsa bir aydınlanma gelsin her bir yana. Sonra da o çok sevdiğin müziği veya şarkıyı aç, giyinirken eşlik et ruhunun eğlenceli yanıyla. Hatta dişlerini fırçalarken ayna karşısında yap bunu her ne kadar zor olsa da:) Günü enerjik, güzel ve dopdolu yaşamak için ruhundan başla sonra düşüncelerin sonra hareketlerin izlesin bu sırayı.
Pazartesi sendromunu, düşüncelerde yaşayan bir parazit gibi düşün. Mental temizlik güzel bir sendrom çözücü:) Biraz soyutluk biraz somutluk taraflarından diyorsan da, sana keyif vereceğini düşündüğün o şeyi ye kahvaltında yada sana çok yakıştığını düşündüğün kıyafetlerini giy:) Kendini şımartmak istiyorsan ki istemelisin bence, günün ilk saatleri şımartılmak adına en güzel zaman oluyor:)
Öncelikle zihnindeki o engeli atla, görüş açını engelleyen her şeyi sil, süpür, temizle! Pazartesi senin için okulun veya işin ilk günü olması anlamını taşımamalı sadece. Pazartesi kendi varlığıyla yeni bir başlangıç! Çizmeye başlamadan önce yaptığımız gibi perspektifimizi ayarlarsak en güzel, en doğru yerden bakıyor olabiliriz.
Kavramlar, anlamlar, bakış açıları, yüklenen değerler, istenenler, beklenenler, yapılanlar… Doğru yerden bakıp en güzel şeyi görebilmek ve bazen de duyabilmek…
Mutlulukla kalın:)