İbrahim Murat tarafından kaleme alınan “Mevlana’nın Yedi Sırrı” kitabında anlatılanlar ışığında, Mevlana’nın hayatı ve Mevlana’nın yedi öğüdü.
Asıl adı Muhammed’dir. Lakabı Celaleddin’dir. Anadolu’ya gelip yerleştiği için Rumi diye anılmıştır. Ayrıca, Molla, Hünkar, Hüdavendigar, Sultan-ül-aşikin, Sultan-ül-Mahbubin, Mollay-ı Rum gibi lakablarla da anılmış olup, Mevlana adıyla tanınmış ve bilinmiştir. Mevlana soyundan gelenlere Çelebi denilmektedir. 1207 (H. 604) senesinde Belh şehrinde doğdu ve 1273 (H. 672) senesinde Konya’da vefat etti.
Celaleddin-i Rumi hazretleri, sıdk-ı tam yönünden aşkın sonuna ulaşmış bir veli olarak, istirahat ettiği ve uyku uyudukları görülmemiştir. Açlığı son haddine ulaşmıştır. “Tamam kırk sene benim midemde bir gece taam (yemek) bulunmadı.” buyurmuştur. En çok iftar yemeği on lokmayı geçmemiştir. “Oruç sofrası, sırrın sevdasını artırır, lakin böyle bir sofradan Allah’a büsbütün bağlanmış olan sadık kullar yed-i beyza bulurlar” demiştir. Onun için hakiki oruç, Allah’tan başka her şeyi terk etmek olup, kendisinde hasıl olmuş bir haldir.
Namazda tam bir huşu üzere bulunur ve tamamen Hakkın sıfatları ile bulunmayı elde ederlerdi. ” Namaz Allah’a kavuşmadır. Fakat bu kavuşmanın ne şekilde olduğunu zahir ehli bilmez.”
Mevlana, her şeyden önce olgun, alim ve veli bir Müslüman’dır. Onun başkalarını, doğudan ve batıdan çeşitli din, mezhep, meşrep sahibi kimseleri kendisine hayran bırakan merhameti, insan sevgisi, tevazuu, gönül okşayıcılığı gibi üstün vasıfları, mensup olduğu İslam dininin yüksek ahlak telakkisinden bazı numunelerdir.
Mevlana, tasarruf deryasına dalmış bir Hak aşığıdır. O, bir tarikat kurucusu değildir. Yeni usüller ve ibadet şekilleri ihdas etmemiştir. Ney, tambur gibi çeşitli çalgı aletleri ilk defa on beşinci yüzyılda ortaya çıkmıştır. Mevlevi besteleri de aynı zamana denk gelir. Bu tarih, Mevlana’nın yaşadığı devirden 3-4 asır sonradır. Mesnevi’de geçen ‘Ney’ kelimesi bazı edebiyatçılar tarafından çalgı aleti sanılmıştır.
Mevlana, ney ve dümbelek çalıp dönmemiş ve raks etmemiştir. Bunları sonra gelenler uydurdu.
Abidin Paşa şerhinde, ney’in, insan-ı kamil olduğunu dokuz türlü ispat etmiştir. Ney’in üç manası vardır. Birincisi, İslam dininde yetişen kamil, yüksek insan demektir. İkincisi Farisi dilinde, yok demektir. Ney’in üçüncü manası ise, kamış kalem demektir ki, bundan da insan-ı kamil işaret edilmektedir.
Kendisi yüksek sesle zikir dahi etmemiştir. ” O halde, sevgiliye kavuşmayı canı gönülden iste. Dudağını ve damağını oynatmadan, Rabbinin ismini kalbinden söyle” demektedir.
-
- Sünnet-i seniyyeye harfiyen uymak lazımdır.
- Helal kazanıp helalden yemeli, giyinmeli çalışmalıdır.
- Her hareketi Resulullah’a uydurmalıdır.
- Dargınlar barışmalıdır. Önce davranan önce cennete gider.
- Tenhada yalnız kalınca da günahtan sakınmalıdır.
- Nefsi Mağlup etmek için, onu rahatsız etmelidir. İstediği şeyi vermemelidir. En tesirlisi, gündüzleri oruç tutmak, geceleri az uyuyup namaz kılmaktır.
- Az konuşmalıdır. Altı yerde dünya kelamıyla meşgul olanın, otuz yıllık kabul olmuş ibadeti red olunur. Bu konuşma yerleri: Mescitler, ilim meclisleri, ölü yanı, kabristanlar, ezan okunurken ve Kuran-ı Kerim okunurkendir.
Mevlana ezan sesini duyduğu zaman ya dizleri üzerine oturur ya da ayağa kalkarak ezan bitinceye kadar o vaziyetini hiç bozmazdı.
Konu Başlıkları
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol
Cömertlik; insanın, sahip olduğu imkanlardan, muhtaçlara meşru ölçüler dahilinde, ve Allah rızasından başka hiçbir gaye gütmeden, ihsan ve yardımda bulunmasını sağlayan üstün bir ahlak kuralıdır.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Niçin güneş gibi olmak? Çünkü mevsimler onunla olmakta.. baharda yapraklar onun sayesinde açmakta, kışın bembeyaz kar onun sayesinde yeryüzünü donatmakta. Kısaca kainattaki canlılık onun sayesinde olmaktadır.
Kusurları örtmede gece gibi ol
Herkesin bir hatası, bir kusuru her an ortaya çıkabilir. Önemli olan kim olursa olsun, herhangi bir kimsenin hatasını ortaya çıkartmama yiğitliğini gösterebilmektir.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
Kendini frenle.. Öfken geçtiğinde, kazanan yine sen olacaksın. On an seni öfkelendiren hususun da bir zaman sonra akıl ve mantıklı bir çözümü olduğunu görceksin.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol
İslam ahlakında güzel huy olarak bildirilen hasletlerden biri tevazudur. Büyüklük göstermemek, kibirlenmemek, alçak gönüllü olmak.
Hoşgörülülükte deniz gibi ol
Denizde uçsuz bucaksızlık vardır.Hoşgörünün tıpkı deniz kadar uçsuz bucaksız, herkese, her kesime gösterilmesinin gerekliliği öğütlenmektedir.
Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol
Herkes kendisinin gerçek niyetini bilip yola çıkacağı arkadaşını, evleneceği eşini, kuracağı ortaklığı, güveneceği dostunu seçerken aldanmamaya, yanılmamaya dikkat eder.